Dün Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin düzenlediği İnovasyon Haftası başladı. TİM, bu inovasyon günlerini neredeyse gelenekselleştirdi. Ama her sene, bir öncekinden, daha kapsamlı ve etkili oluyor. Öte yandan TÜİK’in 2011 Yoksulluk Araştırması’na da TİM’in İnovasyon Haftası bağlamında değinmek istiyorum...
Öncelikle şu, çok eleştirilen, TÜİK’in yoksulluk oranı verilerinden başlayayım. Birincisi her istatistik eleştirilir hatta ‘yalan’ sayılabilir. Ama istatistik ile onun yöntemi arasındaki ilişkiyi kurmadan somut bir istatistik verisini anlatıp, yorumlayamazsınız. TÜİK’in söz konusu araştırması, satın alma gücü paritesine göre, saptanan dolar cinsinden sınırlar baz alınarak yapılan göreli bir ölçümdür. Buradaki dolar sınırları 2.15 ve 4,3’tür. Dolayısıyla bu, doğrudan bir gelir eşitsizliği ölçümü olmadığı gibi, bir yoksulluk sınırı ve mutlak yoksulluk ölçümü ve saptaması değildir. Yani burada bireylerin refah düzeyinin, satın alma gücü paritesine göre, bir zaman aralığında ne denli iyileşip iyileşmediği saptanmaktadır.
TÜİK’e göre, kişi başı günlük harcaması, cari satınalma gücü paritesine göre 2,15 doların altında kalan fert oranı 2010 yılında yüzde 0,21 iken, bu oran 2011 yılında yüzde 0,14 olarak tahmin edilmiştir. 4,3 dolar sınırına göre ise 2010 yılında yüzde 3,66 olan yoksulluk oranı, 2011 yılında yüzde 2,79 olarak gerçekleşmiştir. Şimdi buna eleştiri getiren yayınlara bakıyorum ilk önce bir mutlak yoksulluk sınırı hesaplıyorlar sonra buna göre iyileşmenin değil, bozulmanın olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Ama size TÜİK bunu anlatmıyor ki... Şimdi bakın gelir eşitsizliğini ölçen Gini Katsayısı, Türkiye’de son on yılda gelir eşitsizliğinin, az da olsa, düzeldiğini ama bu düzelmenin, daha çok, üst gelir dilimindekilerin durumlarının bozulması kaynaklı olduğunu gösteriyor. Türkiye’de yoksulluk oranı iyileşmesi, tam da bu yüzden, gelir eşitsizliği iyileşmesinden daha muğlak olmuştur. Bakın BETAM’da benzer sonuca varıyor: ‘Gini Katsayısı ve Göreli Yoksulluk Oranı ölçütleri kullanılarak incelenen dönemin bütününe bakıldığında gelir eşitsizliğinin her iki ölçüt itibariyle 2010’da 2005’e kıyasla dikkate değer ölçüde azalmış olduğunu, ancak bu azalışın zaman içinde yeknesak olmadığını görüyoruz. (...)Türkiye geneli için Gini katsayısı, 2005’ten 2007’ye yüzde 42,8’den 40,5’e gerilerken, 2008’in 2. çeyreğinde başlayan daralmayla birlikte 2008’de yüzde 41,5’e yükselmiş, canlanmanın başladığı 2009’da ise 40,2’ye gerilemiş, ancak 2010 yılında çok sınırlı bir artışla yüzde 40,4’e yükselmiştir. Krizin eşitsizliği arttırıcı etkisi not edilmelidir. Göreli Yoksulluk Oranı ise 2005’te yüzde 25’den 2006’da 2,2 yüzde puanlık önemli bir düşüşle 22,8’e gerilemiştir. Aynı oranın 2007’de yüzde 23,7’e yükselmesi ise dikkat çekicidir. Göreli Yoksulluk Oranı krizde artmaya devam ederek yüzde 23,8’e yükselmiş, canlanmayla birlikte ise yüzde 22,6’ya gerilemiştir.’ ( BETAM; Kasım, 2012,) Şimdi burada ekonominin daralma-soğutma- çukurlarında yoksulluk oranının buna duyarlı olduğunu ve aynı duyarlılığı gelir eşitsizliği katsayısı olarak Gini’nin de gösterdiği görüyoruz. O zaman, aklı başında birinin bu verilerden hareketle yapabileceği en tutarlı çıkış; Türkiye’de son on yılda yeni bir burjuvazi ile birlikte yeni bir orta sınıfın ortaya çıktığı ve bunun, özellikle sanayiye dayalı büyüme çıkışlarında, hem gelir eşitsizliğini, en üstekilerin durumunu bozarak, görece düzelttiğini, hem de göreli yoksulluk oranını, az da olsa, orta sınıfın iyileşmesine bağlı olarak, düşürdüğünü söylemek olmalıdır.
Üç dönem iktidarın sırrı
Ben burada iktidara şunu söylemek isterim: ‘ Sizi üç dönem iktidara en üsteki oligarşinin durumunu bozduğunuz ve bozduğunuz oranda da ortaya çıkardığınız yeni orta sınıf getirdi. İşte bu orta sınıfın temel dinamiğini oluşturan ve bugün krize rağmen dünyanın dört bir yanına ihracat yapan, devlete ve askeri vesayete dayanmayan yeni bir burjuvazi, her şeye rağmen, dünyaya yetişmek için inovasyon kongreleri düzenliyor. 2010-2011’de yakaladığınız sanayi ve ihracat bazlı büyümeden ve bunun demokrasisinden geri dönmeyin, geri dönerseniz, verilerden de gördüğünüz gibi, hem yoksulluk oranı hızla artıyor hem de gelir eşitsizliği yeniden sizin, elinden iktidarı aldığınız o en üsteki oligarşi lehine hızla bozuluyor. ‘
Evet, bu TÜİK verileri ve bunlara gelen ‘eleştiriler’ de gösterdi ki bizdeki ulusalcı sağ-sol -sözüm ona- muhalefet cahil bile değil, tam anlamıyla kaz kafalı. Yazık, aslında hayret ediyorum, nasıl böyle birdenbire oldular. Sanki şu Mayaların kehanetindeki göktaşı geldi bunların başına düştü, beyinlerini de aldı götürdü. Neyse, biliyorsunuz Mayalarda birdenbire ortadan kaybolmuşlar, bulunamıyor nedeni, herhalde insanlık bunların da birdenbire nasıl aptallaştıklarının gizemini çözemeyecek.