Her ne kadar Cumhuriyet sonrasında aile ve ticaret başta olmak üzere birçok kanunumuzu Batı'dan devşirmiş olsak da, Batı'nın ilham kaynağının da Osmanlı olduğundan haberi olmayanlarımız var.
Geçtiğimiz günlerde depremzede Ahmet Amca ile yaptığımız sohbeti satırlarımıza taşımıştık. Yaptığımız uzun sohbet sadece deprem anılarıyla sınırlı değildi. Sohbetimiz esnasında Ahmet Amca'nın yaşamış olduğu bir hatırası vardı ki birçok ibret barındırıyordu.
Ahmet Amca, İngiltere'de yaşayan oğlunu ziyarete gittiğinde birlikte şehirden uzakta bir doğa ortamına gezmeye giderler. Orada bulunan marketten bir iki ihtiyaçlarını alırlar. İhtiyaçlarını karşıladıktan sonra ödeme yapmak için kasaya geldiklerinde Ahmet Amca'yı şaşırtan bir durumla karşılaşırlar. Ortada ücreti tahsil edecek bir kasiyer yoktur. Alışveriş yapan müşteriler kasada bulunan bir kutuya paraları bırakmaktadırlar.
Ahmet Amca, oğluna ödemeyi nereye yapacaklarını sorduğunda, oğlu aldıkları malzemelerin ücretini kasada bulunan kutuya atacaklarını söyler.
Bu duruma çok şaşıran Ahmet Amca o gün kendilerini ziyarete gelen, oğlunun meslektaşı İngiliz bir doktora yaşadıkları olayı anlatır ve çok şaşırdığını ve hayran kaldığını söyler. İngiliz doktorun verdiği cevap ise tam ibretliktir: "Evet şehir merkezlerinde olmasa da bu tarz marketler insanların aileleriyle gittikleri piknik ortamlarında var. Bu şaşırdığınız güven ortamı aslında sizin geçmiş medeniyetiniz olan Osmanlı'da da yok muydu?"
Evet, birilerinin bugün burun kıvırarak baktığı Osmanlı, başta toplumsal yaşam ve ahlak olmak üzere birçok konuda bugün hayran kaldığımız Batı medeniyetine ilham kaynağı olmuş bir devlettir. Adı üzerinde "Devlet-i Âli"!
Buradaki büyüklük sadece asker ve güç büyüklüğü değil aynı zamanda ahlak ve medeniyet büyüklüğünü ifade etmektedir.
Avrupa'nın Osmanlı'dan aldığı ilhamlar sadece yukarıdaki örnekle de sınırlı değil elbette.
Avrupa'nın temizlik kültürünün temelinde de Osmanlı temizlik kültürü yatmaktadır. Avrupa'nın banyo yapmayı, tuvalet alışkanlığını bilmediği dönemlerde Osmanlı kanalizasyon sorununu çoktan çözmüştü.
Serhat Kuzucu, "Osmanlı Ordusu ve Sefer Lojistiği" isimli kitabında şu bilgilere yer vermektedir:
"16. yüzyılda Avrupalı elçi ve seyyahlar, Osmanlı ordusunu öve öve bitiremezler ve kendi ordularının bunlarla baş edemeyeceğini söylerler. Rusya'nın IV. İvan zamanındaki askeri teşkilatlanmasında Osmanlı teşkilatından etkilendiği görülür. Osmanlı ordusundaki disiplin ve liyakat sistemi örnek alındı. Yalnızca Rusya değil Avrupa'daki birçok farklı devlette de Osmanlı ordusunun tesirleri görülür. Uzun süre savaşlarda süvari birlikleri ön plandaydı.
Yeniçeriliğin kuruluşuyla birlikte savaşlarda piyadeler ön plana çıkmaya başladı. İspanyollar, Şarlken döneminde Osmanlı ordusundan ilham alarak "tercios" birliklerini kurdular. İspanyollar ile evlenen İtalyan kadınlarının çocuklarına askerde "yeniçeri" deniliyordu.
Macarlar, 15. yüzyılda "Hussar" adı verilen hafif süvari birliklerini Osmanlı tımarlı sipahilerini örnek alarak kurmuşlardı. Osmanlı ordusunu en çok taklit edenlerden biri de Polonyalılardı. Polonya ordusu kullandığı kılıca kadar birçok silah ve sistemi Türk ordusundan örnek almıştı."
Deprem sonrasında devlet-millet bütünlüğüne engel olmak adına yapılan ahlaka mugayir haberler içimizi burkmaya başladı. Seçim sathına girilmiş olması hasebiyle bir oy daha devşirebilir miyiz derdinde olanlar geleceğimize zarar verdiklerinin farkında değiller.
Bütün inanç sistemlerinde yalan söylemenin ahlaksızlık olduğu kabul edilir. Yukarıda zikretmeye çalıştığımız örnekler; yalandan uzak duran tertemiz gönüllerdendir.
Batının ilham kaynağı olan Osmanlı'dan, ilham kaynağı Batı olan mitoman siyasilerimiz arzı endam etmeye başladılar.
Bizim ülke olarak; kendimizden olan, bizi anlayan, bizimle ağlayan, bizimle gülen, kendi kültürümüzü ve ahlakımızı gözeten insanlara ihtiyacımız var.
Batı'nın Ortaçağ karanlığında yaşadığı dönemde medeniyetin zirvelerini yaşayan kadim milletimizin ahlak ve kültür değerlerini, yarınlara taşımaya çalışanlara ihtiyacımız var.
"Millet" kavramını kullanmakla iktifa edip vifak ve ittifakın sağlanamadığı, birbirlerine sırtlarını dahi dönmemeye özen gösterenler de keşke Ahmet amcayı ziyarete gelen İngiliz doktorla çay içseler.
Keşke toplum olarak gerçekleri bilip, Batı'ya özenerek Batı'dan akıl alarak siyaset yapmaya çalışanların dertlerinin ne olduğunu keşfedebilsek.
Keşke kendi kültürümüzü ve ahlakımızı keşfedebilsek...