Yakınları, bana,
“Rupert Bey, ‘Ne yapayım yani, kendimi yakayım mı?’ havasına da giriyor, ‘Yoksa King James tercümesinden İncil’i mi hatmedeyim?’ havasına da” mesajını gönderdi... Dünyanın en büyük medya patronu
Rupert Murdoch’un son ruh hali buymuş... Ne yapayım,
“İlk tepkiyi kendisi versin, İncil hatmetmeyi ise Rebekah Hanım’a bıraksın” demekle yetindim... Elbette böyle bir mesaj alış-verişi gerçekleşmedi.
Murdoch’un aklına kendini yakmak ya da
Trafalgar Meydanı’nda asmak gelmemiştir zaten...
Rebekah Brooks, birilerine sempatik gelsin diye
‘İncil hatmi’ni düşünmüyor; kendini yargının elinden kurtarmak için geçmişte al takke ver külah olduğu siyasilerin isimlerini vermeyi düşünüyor... Bizde bazıları
‘dünyanın en büyük medya patronu’ illâ belli bir etnik kökenden olmalıymış gibi
Rupert Murdoch’u kategorize ediyor; oysa bildiğimiz türden bir Hıristiyan o. Arkasında da hiç tahmin edilmeyecek biri var: Suudi Arabistan Kraliyet Ailesi’nden
Prens Al-Waleed Bin Tallal... Suudlu Prens,
Murdoch’un
News International şirketinin ikinci büyük
ortağı... İşe bakın siz...
Kral Abdullah’ın yeğeni olan
Al-Waleed Forbes dergisinin dünyanın en zenginleri listesinde 18 milyarlık servetiyle 29. sırada yer alıyor. Kendisine ait
‘Rotana’ adlı çok kanallı bir medya şirketi olan, Batı’nın önemli şirketlerinde hissesi bulunan Suudlu Prens’in
News International’deki hissesi yüzde yedi...
Rupert Bey’le son 20 yıl içerisinde sürekli birlikte olmuşlar.
“Bizimki stratejik işbirliği” diyor
Prens Al-Waleed. Prens’in sıkıntısı ortağı olduğu şirketin kârının azalması değil;
News International’in son üç aylık dönem kârının geçen yılın aynı döneminden daha fazla olacağı tahmin ediliyor...
Prens Al-Waleed,
“Murdoch medyasının kendisini tam ortasında bulduğu bu tartışma gururlanılacak bir durumla ilgili değil; hiç hoşuma gitmiyor” demiş... Onun bunu demesi şundan önemli: Katıldığı bir TV programında,
Al-Waleed,
“Eğer yazılıp söylenenler doğruysa görevini bırakmak zorunda” dediğinde, o güne kadar dokunulmaz sanılan
Rebekah Brooks hemen ertesi gün istifasını sunmak zorunda kalmıştı. Unutanlar için hatırlatayım:
Murdoch’un 167 yıldır çıkan çok satışlı pazar gazetesi
‘News of the World’ü (NoW) kapatmasına, kızı gibi sevdiği
Rebekah Brooks başta olmak üzere onbir medya mensubunun hapse düşmesine, kendisi ve oğlu
James’in defalarca Parlamento’da hesaba çekilmesine yol açan skandal durulacağa benzemiyor. Gazeteler skandalın arkasını bırakacağa benzemiyor çünkü...
Independent gazetesi 2010 yılında yapılan genel seçimler öncesinde kendisini kamuoyunun vicdanı mevkiine koyacak bir reklâm kampanyası yürütmeye başlamıştı... Dev duvar reklâmlarında, İngiltere’de perde gerisinde güç kullanan kimler, hangi kurumlar varsa onların adını da vererek... Birinde,
“Bu seçimin sonucunu sendika parası belirlemeyecek, sen belirleyeceksin” deniyordu meselâ...
“Bu seçimin sonucunu Rupert Murdoch değil, sen belirleyeceksin” diyen bir reklâmı da vardı
Independent’ın... Şimdilerde
Guardian’da çalışan
Simon Kelner sorumluymuş reklâm kampanyasından...
“Bir öğleden sonra” diye
yazıyor Kelner,
“Gazetenin ertesi gün çıkacak birinci sayfası üzerinde çalışırken, James Murdoch ile Rebekah Brooks’un yazı işleri odasına girip üzerime doğru yürüdüklerini fark ettim...” Herkesin içinde ağızlarına geleni boca ediyormuş
James...
“Küfürün bini bir paraydı” demeye getiriyor
Kelner...
“Ailemin adını nasıl ağzına alırsın” ile başlayıp
“Hem de bizim nimetlerimizden yararlanmış birisin” ile devam eden saldırılar... Meğer
James’in kardeşi,
Rupert Murdoch’un kızı
Elisabeth’in 40. yaş günü kutlamalarına davet edilmiş
Simon Kelner;
‘nimetler’ diye yüzüne kakılan yaş günü kutlamasına katılmasıymış...
“Madem partiye geldin, yatımıza bindin, yemeğimizi yedin, aleyhimize yazmamalısın” diye düşündükleri anlaşılıyor... Zor duruma düşenlere tavsiyemiz ne olabilir?
Rupert Bey kendisini yakmasın da
Rebekah Hanım İncil tercümesini hatmetsin mi?