
Karagöl: Üç kızkardeş denilen kredi değerlendirme kuruluşları Moody’s, S&P ve Fitch denetlenmeye kapalı, kâr amaçlı şirketler. Türkiye’ye dair negatif kararlarının sebebi ise ekonomide dışa bağımlılıktan kurtulmamız.
ABD merkezli kredi değerlendirme kuruluşu Moody’s iki gün arayla iki farklı görüş bildirdi ve Türkiye’nin notunu kırdı. Standart&Poors da 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra not indirmişti. Ne anlayalım bundan? Türkiye ekonomisi büzülüyor mu?
2002’den beri reformlarla sağlanan siyasi istikrarla birlikte ekonomik istikrar da sürekli hale geldi. Ekonomik büyümeden dış ticarete, enflasyondan işsizliğe, yatırımlardan kişi başı gelir artışına her alanda iyileşmeler gerçekleşti. Tüm bu yaşananlardan sonra dahi büyümenin sürmesi bu verilerin tesadüfi ya da geçici olmadığını gösterir. Türkiye ekonomisi 2016 yılı ilk altı ayda yüzde 3,9 büyüyerek G-20 ve OECD ülkeleri içinde en hızlı büyüyen 4. ekonomi oldu. Kamu maliyesinin güçlü olması sayesinde ekonomi içerden ve dışarıdan gelen şoklardan minimum düzeyde etkilenmekte.
- Ekonominin gücü kamu maliyesinden mi geliyor?
Türkiye, kamu maliyesinin gücü sayesinde belli dönemlerde hane halkı tüketimi, bazen kamu harcamaları, bazen ihracat ile büyüyor. 2009’un son çeyreğinden beri ekonominin bu esnek yapısı nedeniyle büyümeye devam ediyor.
KÂR AMAÇLI ŞİRKETLER
- Veriler böyleyken not indiriminin ekonomik değil siyasi bir karar olduğu anlaşılıyor ama, uluslararası bir kuruluş bunu niye yapıyor?
Kredi derecelendirme kuruluşları kar amacı güden şirketlerdir. Üstelik denetlenme mekanizmaları yok. Ekonomik-siyasi sonuçlar doğurabilecek kararlar almalarını engelleyecek bir durum yok. Ne hesap verilebilirlik ne karşılaşacakları bir yaptırım var. Darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin gerek siyasi gerek ekonomik anlamda istikrarının bozulacağından emin şekilde peşpeşe açıklamalarda bulundular. Adeta darbe girişimi ile sonuç alamadıkları ekonomik kaos ortamını yaptıkları açıklamalarla ve verilen notla canlandırmaya çalıştılar.
BATAN BANKAYA NOT
- Dolayısıyla?
Dolayısıyla güven duymuyoruz çünkü kararları sübjektif. 2008 küresel ekonomik krizinin tetikçisi konumundaki bu kuruluşların yüksek not verdikleri bankanın ertesi gün batması piyasa gerçeklerinden ne kadar uzak olduklarının önemli bir göstergesidir.
-Türkiye’ye negatif bakışlarının sebebi ne peki?
Geçmişte en büyük müşterileri olan Türkiye’nin kaybedilmesi, yani Türkiye’nin dışarıda para ihtiyacının azalması ve borçlanma faizinin düşmesi açıkçası derecelendirme kuruluşlarını üzmüştü. 15 Temmuz darbe girişimini de bu açıdan fırsata çevirmekte geç kalmadılar. Harekete geçip not indirmeye başladılar. Hele, Standart and Poor’s (S&P) Türkiye ekonomisinin dünya ölçeğinde bir gelişim hızı gösterdiği dönemlerde dahi notu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmemiştir. Oysaki Yunanistan’ın notunu iflasını açıkladıkları dönemde bile yükseltmekten geri durmadı.
‘ÜÇ KIZKARDEŞ’İN TEKELİ
-Moody’s, Standart & Poors ve Fitch gibi kuruluşların çalışma sistemleri nedir tam olarak? İlkelere ve denetleyicilere sahip olmamasının gerekçesi nedir?
Üç kız kardeşler olarak bilinen kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s, Standard & Poor’s (S&P) ve Fitch benzer sistemlerle notlandırma yaparlar. Çalışma metodolojisi teknik olarak iki kısımdan oluşur. Bir, ekonomik verilerin değerlendirildiği objektif değerler üzerinden yapılan değerlendirme; iki, analistlerin öngörülerine dayanan sübjektif bir değerlendirme. Teknik olarak hangisinin daha ağırlıklı olduğu, analistlerin sübjektif değerlendirme yaparken o ülkeyi ne kadar tanıdığı ise tam bir bilinmez. Ayrıca bu kuruluşlar notlandırırken kıyaslama yapmaktalar. Dolayısıyla farklılıkları gözetilmeden tüm ülkeler birbiriyle kıyaslanarak kredi notu verilmesi, geride olan ülkelerin hiçbir zaman yatırım alamayacakları gibi bir sonuç da doğuruyor.
TÜRKİYE SORGULUYOR
- Ama bu çok adaletsiz?
Asıl sorun ise, kredi derecelendirme kuruluşlarının bir denetleme mekanizmasının olmaması. Zaten metodolojik sistemlerinin detayına bakıldığında denetlenmelerinin pek mümkün olmadığı, buna göre bir sistem kurulduğu görülür. Denetlenmedikleri gibi karşı görüş bildirecek, ülkeler bazında bunlarla muhatap olacak bir yapı da yok. Örneğin Türkiye’de bugüne dek verdikleri notları değerlendirip gerekçelendiren bir kurum yok. Bu denetimsizlik kredi derecelendirme kuruluşlarına büyük bir özgürlük alanı veriyor hesap da sorulamıyor.
- Türkiye sorguluyor ve 2012’den beri ağır çekim bir darbe süreci yaşıyor. Bunun ekonomi ayağı nasıl işledi?
Geçmiş dönemlerde örtülü darbe diyebileceğimiz müdahalelerin başarılı olmasının nedeni ekonominin zayıf olmasıydı. Kamu borcu ve bütçe açığı yüksek bir ülkede, üstelik siyasi istikrarı da yoksa pek tabi ki bu girişimler başarıyla sonuçlanıyordu. AK Parti’ye açılan kapatılma davasında, Gezi olaylarında, 17-25 Aralık’ta ve 15 Temmuz darbe girişiminde de amaç belliydi. Siyasi istikrarsızlık ve kaos oluşturup, ekonomik kriz çıkarmak. Ekonomide ne zaman atağa kalksa Türkiye, sürekli önü kesilmeye çalışılıyor.
BORÇ BİTTİ, HESAP GELDİ
- 2013’te olduğu gibi mi?
IMF’ye borcu bitirdiğimiz Mayıs 2013’den sonra tüm baskılara rağmen Türkiye borç anlaşması yapmadı IMF’yle; Gezi olayları başladı. 17 Aralık günü Enerji Bakanı’nın Türkiye’nin enerjide merkez olmasında çok önemli bir proje olan TANAP için Azerbaycan’da bulunması tesadüfle açıklanamaz. Bakın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinde fon sahipleri ve yabancı yatırımcılarla geçen olumlu toplantı ve görüşmelerinin hemen akabinde Moody’s kararı geldi.
Bankalar ve notlar
- Ekonomi çevreleri Moody’s’in kararını eleştirdi?
Bu reaksiyon bence önemli, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde. Bakın Moody’s kararını eleştirebilen sorgulayabilen bir noktadayız. Kredi derecelendirme kuruluşları ve bunların notuna göre borç veren banka ve finansal kuruluşlar iç içe girmiştir. Ortak amaç için hareket eden bu yapılardan ülkeler ve dolayısıyla ülke firmaları için adil not beklenir mı?
Ekonomimiz sapasağlam
- “ 2013 Türkiye ekonomisi için makroekonomik göstergelerin çok iyi gittiği bir yıldı. Üstelik, 2008 küresel ekonomik krizde Avrupa ülkeleri ağır yaralıyken, Türkiye yüksek büyüme rakamlarını yakalamıştı. 15 yıl önce bir Anayasa kitapçığı en ağır ekonomik krize sebep olmuşken şimdi hem içerden hem dışarıdan siyasete ve ekonomiye dizayn vermek isteyenler, ne yaparlarsa yapsınlar, ülke ekonomisi etkilense de kısa bir sürede toparlanabiliyor.”
Kredi derecelendirme kuruluşları için Pandora’nın kutusu açıldı
Türkiye ekonomisi yılın ilk yarısında yüzde 3,9 büyüyerek G-20 ve OECD ülkeleri içinde en hızlı büyüyen dördüncü ekonomi olmuşken, kredi değerlendirme kuruluşları ülke notunu yatırım yapılamaz seviyeye neden indirdi? Türkiye, istikrarlı biçimde büyürken ve demokratik hukuk düzenini en sofistike terör örgütlerinin saldırısına karşı can pahasına korurken ekonomik açıdan nasıl bir kuşatmaya maruz kalıyor? Standart & Poors ve Moody’s neden ekonomik verilere uymayan siyasi kararlar veriyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan kredi değerlendirme kuruluşlarını eleştirirken Pandora’nın kutusunu mu açtı? Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi, iktisatçı Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl ile konuştuk.
Notumuz eksi iken yatırımlar büyüktü
- Kredi değerlendirme kuruluşlarının siyasi kararlar verip yanıldığından bahsettiniz. Türkiye’de hep böyle mi oldu?
-Bunun en iyi ispatı, Türkiye 1994-2012 yılları arasında hiçbir derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir seviyede not almamasına rağmen tarihin en büyük doğrudan yabancı yatırım miktarının bu yıllarda almıştır. 1950-2002 yılları arasında yani 50 yıllık sürede ülkeye gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı 20 milyar doların altında iken, yalnızca 2006 yılında ülkeye 20 milyar doların üstünde doğrudan yabancı yatırım girmiştir. Bu derecelendirme kuruluşlarının yabancı yatırımlar için referans olmadığının bir göstergesidir. Önemli olan, Türkiye ekonomisinin ekonomik göstergelerini güçlü hale getirmek ve derecelendirme kuruluşların manipülasyon yapacakları sorunlu alanlardaki yapısal reformların sürdürülmesi.
Yatırımcı için tek referans değiller
- Not indirimleri Türkiye’yi nasıl etkiler, ne kadar etkiler? ‘Üç kızkardeş’in notuna bakarak yatırım yapan şirketler de var sonuçta?
Avrupa ve ABD kökenli bazı dev yatırım fonları bu kuruluşların kararlarından doğrudan etkileniyor, çünkü fon sahipleri iç tüzükleri gereği yatırım yapılabilir seviyede not almayan ülke ya da kurumlara yatırım yapamıyorlar. Dolayısıyla kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notların doğruluğu, nesnelliği fon sahiplerinin yatırımlarını doğru yönlendirmelerini direkt etkiliyor. Ancak Türkiye’ye yatırım yapanlar arasında bu kuruluşlara bağımlı olanların payı çok düşüktür. İç tüzüğünde böyle bir zorunluluk bulunmayan yatırımcıların bu notları çok ciddiye aldıkları söylenemez. Bunun en somut örneğini yakın tarihte Moody’s’in not indiriminin hemen sonrasında artan yatırımlarda gördük. Bu artış ‘üç kızkardeş’in verdiği notların değersizleştiğini apaçık göstermekte. Yatırımcıların kaynak ülkeleri de ekonomik gelişmeler sonucunda değişim göstermiştir. Eskiden yalnızca Avrupa ülkelerinden ve ABD kaynaklı gelen yatırımlar artık doğu ülkelerine kayıyor. Fonların gideceği adresler çeşitlendikçe, kredi derecelendirme kuruluşlarının not kararları daha da tartışmalı hale geldi. Piyasada CDS primleri de var. Bu primler kredi notundan daha gerçekçi bir tablo sunuyor yatırımcılara. Dolayısıyla şirketler yatırım kararı alırken yalnızca kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına bağlı hareket etmemektedirler.
Cumhurbaşkanı ‘kral çıplak’ dedi
- Kredi değerlendirme kuruluşlarının Türkiye’ye yaklaşımı nasıl?
30 Mart 2014 yerel seçim sonuçlarının ertesi günü Türkiye için ‘siyasi istikrarsızlık’ riski var açıklaması yapıldı. 2014’den beri 1 yerel seçim, 1 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 genel seçim gerçekleşmiş, her seçim öncesinde ‘seçimlerden kaynaklanan belirsizlik’ ifadeleri kullanılmış. Sonuç ise, tahminlerinin de, öngörülerinin de iflas etmesi.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan Moody’s’in kararını eleştirirken “ceplerine parayı koy, istediğin notu al” dedi?
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moody’s de dahil olmak üzere bu kuruluşların çalışma yöntemini ve hedefini tartışmaya açarak, bu kuruluşlarla ilgili kafalardaki soru işaretlerini ifade etti. Şöyle ki bu kuruluşlar çok da parlak bir geçmişe sahip değil, yaptıkları öngörüler ve kararlarla ilgili. Bu yanlış kararlar, tahminlerinin gerçeğe çok uzak oluşu için 2008 küresel ekonomik krizi en iyi örnek. Bir gün önce bol keseden dağıttığı yüksek notları alan banka, bir gün sonra iflas etti. Bu durum ülke notları için de geçerli. AB’nin Yunanistan’ı, Portekiz’i, İspanya’yı iflas etmekten kurtarmak için nasıl bir çaba gösterdiğine şahit olduk. Bu ülkeler için 2008 küresel ekonomik kriz öncesinde S&P, Moody’s nasıl bir değerlendirme yapmış? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği, hepimizin kuşkulandığı hatta bir adım ötesi, bildiği bir gerçeğin yüze çarpılması. Birisi “Kral çıplak” diyecekti, o da yine Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
‘Üç kızkardeş’in saldırısına nasıl direneceğiz?
- Türkiye askeri darbe girişimini bir bütün olarak geri çevirdi. Ekonomik darbe girişiminde kullanılan araçlar ise farklı. Direnç nasıl olmalı?
Halkın sivil siyasete sahip çıkmasıyla ekonomik geleceğine sahip çıkması çok farklı değil aslında. 15 Temmuz gecesi seçilmiş Cumhurbaşkanını ve seçilmiş hükümeti savunanlar, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal dinamiklerini de savundu. FETÖ darbe girişiminin sahipleri ise darbe girişimini, bu kez ekonomik alanda deneyeceklerdir. Tüm ekonomik kurumların ve aktörlerin, ekonomiyi olumsuz etkileyecek her girişim karşısında önlemlerini alması gerekiyor.
Ülkemize inancımız tam olmalı
- Nedir o önlemler?
Uluslararası arenada yapmamız gerekenler var. Türkiye ekonomisinin yatırımcılar için güvenli bir liman olduğunu anlatmalıyız. Öte yandan ilgili ekonomi kurumlarının, kredi kuruluşlarının verdiği notların Türkiye ekonomisinin gerçek notu olmadığını, Türkiye’ye haksızlık yapıldığını iyi anlatmalı. Derecelendirme kuruluşlarının muhatap kurumu kim? Bunun belirlenmesi ve bu kuruluşlara karşı ciddi şekilde çalışması gerekiyor. Ayrıca, derecelendirme kuruluşlarına karşı Türkiye’nin vereceği en iyi cevap, ekonomideki yol haritasını genişletmek ve çeşitlendirmek. Yeni ihracat partnerleri, özellikle enerjide uluslararası düzeyde projeler, İstanbul Finans Merkezi’nin hayata geçirilmesi, ekonomide sorunlu alanlarını önceleyerek çözüm üretilmesi, bu adımlardan yalnızca birkaçı. Ancak, tüm bunların ötesinde hepimize düşen bir görev var. Türkiye’ye, ekonomisine duyduğumuz inancı ve güveni artırmak. Ekonomide beklentilerin gücü, göz ardı edilemez. Bu yüzden öncelikle hepimiz, tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi, ülkemize güven duymalıyız.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN