Türkiye, iki adayın ekranlarda tartışacağı programa kilitlendi. 16 Haziran Pazar akşamı Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu canlı yayında karşı karşıya gelecekler.
23 Haziran’daki seçimin sonucunu evet, bu televizyon programı belirleyecektir.
Sebebi belli, iki aday arasında son sayımlarda 13 bin fark vardı. Televizyondaki tartışma milyonlarca İstanbul seçmeni tarafından izlenecek. 100 bin kişinin, daha önceki oyu değişse yeter…
31 Mart öncesinde Ekrem İmamoğlu ismini; “genç, dinamik, ailesi ‘sağ’ görüşlü, Eyüp Sultan’da Kur’an da okuyor, çok sempatik, sinirleri alınmış gibi” propagandası ile parlattılar. Buna, aylar öncesinden organize edilmiş hile, hırsızlık, usulsüzlük, hukuksuzluk operasyonu da eklenince seçimi bir oldubittiye getirmek istediler.
YSK seçimin yenilenmesi kararını alınca İmamoğlu rüzgârı değişti. Bunu yapan da İmamoğlu’nun kendisi oldu. Kaba saba davranmaya, ağzını bozmaya, sinirlenmeye başladı.
En kötüsü, sanki devletimize düşmanlık edenlerin mesajını iletir gibi devletin valisine hakaret etti.
Bu VIP rezaletiyle ilgili 3 gün düşündükten sonra “20 yerde konuştum, şahitlerim var, sesim kısılmıştı, kelimelerin yarısı ağzımdan çıkmıyordu. Ben valinin basitliğini söyledim” dedi.
Yani “Vali bas-İTlik” yaptı demiş ama “bas” ağzından çıkamadığı için etraftakiler “Vali itlik yaptı” diye duymuş…
Türkiye’de yalanın tarihinde böylesi ne görüldü, ne duyuldu…
İşte bu son yalana önceki gün bir yalan daha eklendi.
Güya İmamoğlu’na bilgi gelmiş, Binali Yıldırım soruları önceden görmek istemiş…
Habertürk’te İsmail Küçükkaya, İmamoğlu’nu yalanladı; “Daha hazırlanmış hiçbir soru yok. Binali Yıldırım'ın benden böyle bir talebi de olmadı” dedi.
Binali Bey’in tepkisi de “Varsa elinde kanıt ispatlasın yoksa da özür dilesin. Yalan söyleme üzerine kurulu çirkin bir siyaseti, İstanbullular hak etmiyor. Bunun adı basitliktir" oldu.
Maske düştü, makyaj döküldü, İmamoğlu asıl yüzü ile kendisine amigoluk yapanları şimdi çok endişelendiriyor. CHP-HDP ve İyi Parti ile Saadet Partisi yöneticileri, bu endişeler üzerine harekete geçer mi?
Öyle böyle değil, bir çuval incirin berbat edilmesi söz konusu.
Ya ortak canlı yayında da İmamoğlu sinirlenip dağıtırsa, ya yüzüne çarpılacak yalanlara başvurursa…
İsimlerini vermeyeyim, malum yazarlar şunları söylüyor:
“İmamoğlu, ya önünü arkasını düşünmeden nereye istersen oraya çekilecek yanıtlar verirse…
“İmamoğlu’nun böyle bir programa ihtiyacı yok ki. Sen zaten 31 Mart’ta kazanmışsın. Neden oyuna geliyorsun. Neden seçimi riske atıyorsun?
“İmamoğlu televizyon tartışmasına çıkmamalı. Seçilmiş, hakkı yenmiş, mazbatası elinden alınmış ‘başkan’ gibi davranmalı.
“Burada çok ciddi bir tuzak var ve muhalefetin, özellikle Ekrem İmamoğlu'nun çok dikkatli olması gerektiğine inanıyorum. Bu iktidar partisi bir konuda son derece munis davranıyorsa altında mutlaka kimsenin aklına gelmeyen bir oyun vardır.
“Açıklamayı neden parti yöneticileri yaptı? CHP böyle yaparak çok başarılı bir kampanya yürüten adayını ezmiş oldu.
“Aman İmamoğlu oyuna düşmesin, kendi çukurunu kendi kazmasın.
“İktidar tarafı neden muhalif bir isim ister (Uğur Dündar, İsmail Küçükkaya) anlamış değilim. Var bunda bir durum...”
Bu endişelerin bir adım ötesi, Ekrem İmamoğlu’nun tartışma programına çıkmaktan caydırılmasıdır.
Yani kırk katır mı, kırk satır mı ile karşı karşıyalar.
Caysa bir türlü, çıkıp kendini bitirse bir türlü…