Bayramın ikinci ve üçüncü günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Trabzon, Rize ve Artvin'deydi.
Memleketi Trabzon'a bayramlaşmaya gittiği söylendi ama ilk olarak Rize'nin İyidere ve Derepazarı ilçelerine geçti. Sonra Rize Merkez'e geldi.
İmamoğlu'na, "Erdoğan'ın kalesinden başla" aklını kim vermişse onun aklına şaşmak lazım.
Dinleyen topluluğa bakıyorsunuz, İstanbul'da metrobüs ve otobüs duraklarında daha fazla kalabalık var.
Trabzon'da gazeteciler Cumhurbaşkanlığına adaylık konusunu sorunca, İmamoğlu, "Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi benim gündemimde yok. Bizim partimizde şöyle bir şey yok; Genel Başkan'la yarış... Ne haddimize..." dedi.
Yani herkes bu "bayramlaşma için memleketime geldim" izahını ciddiye almadı.
Neden?
Trabzon'a bayramlaşmaya gidiyorsun madem, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kalesi" diye bilinen Rize'de ne işin var?
Var çünkü belli etmemeye çalışsa da aday olmak için yanıp tutuşuyor.
Bu her halinden belli...
Yoksa İstanbul kara teslim olmuşken ABD Büyükelçisi Jeffry Flake, Ankara'dan kalkıp gelir de balıkçıda kalkan yerler mi?
İmamoğlu; "herkes görsün, bilsin ki İngiltere ve ABD benim aday olmamı istiyor" diye bangır bangır bağırıyor.
Son CHP Grup toplantısında Kılıçdaroğlu niye rest çekti?
Niye, hem de kâğıttan okuyarak, "Size de bir çift lafım var. Ya bana katılın ya şimdi şu anda yolumdan çekilin, açık ve net söylüyorum." dedi?
CHP'li kalemler de yazıyor artık; "İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasında bir restleşme var" diyorlar.
Hatta medyada bir tarafta İmamoğlu için çalışanlar, diğer tarafta Kılıçdaroğlu olmalı diyenler seslerini giderek yükseltiyorlar.
İmamoğlu'nun, "Genel Başkanla yarış ne haddimize..." demesine de bakmayınız.
Hatırlayınız Baykal, kaset komplosu sonucunda genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldığında, evinin kapısı önünde, kendisini ziyarete gelen Kılıçdaroğlu, "genel başkanlığa aday değilim" demişti.
İmamoğlu'nun lafına neden hemen inanalım?
6'lı masadaki muhalefet liderleri henüz bir aday üzerinde anlaşamadılar. Çünkü akılları, Atlantik ötesinden gelen Biden fısıltılarına pek basmıyor. Pensilvanya'nın her dediğine inanmanın mevsimi de yok artık...
Ancak bu hengâmede meselenin özünü gözden kaçırmamak lazım.
Muhalefetin aday arayışındaki asıl sıkıntı nedir?
Liderlerin kafası hâlâ neden karışık?
Bakınız Kılıçdaroğlu, "nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı?" sorusuna neredeyse her defasında çelişkili cevaplar verdi.
Şu ifadelerin hepsi Kılıçdaroğlu'na ait:
"Adayın siyasetçi olması lazım. Çünkü devlet siyasal bir organ. Siyasal organı iyi tanıyan bir siyasetçi olması lazım..."
"Cumhurun başkanı olmalı, yani tarafsız olmalı, yani bir partinin genel başkanı değil, bütün vatandaşları kucaklamalı..."
"Cumhurbaşkanının toplumu kucaklayan ve egosu olmayan biri olması lazım."
Aslında muhalefet, "nasıl bir cumhurbaşkanı" sorusuna yuvarlak masada bir cevap veriyor:
"Erdoğan'la yarışabilecek ve seçimi kazanabilecek biri olmalı..."
Yani muhalefetin aradığı; Türkiye'yi daha iyi yönetecek liyakat, tecrübe ve irade sahibi biri değil. Erdoğan karşısında ondan daha çok oy alacak bir isim arıyorlar.
Bu arayışta da düğüm belli. Bu isme HDP tabanı destek vermediği sürece kazanma ihtimalleri hiç yok.
PKK terör örgütü ile mücadelede, sınırlarımız ötesinde Pençe operasyonları, içeride Eren operasyonları devam ederken HDP'nin destekleyeceği adayı, bu millete kabul ettirtmek de mümkün değil.
İşte muhalefet bu yüzden adayın ismini bir türlü açıklayamıyor.
Allah'ın izni ile Haziran 2023'te Cumhurbaşkanımız yine Recep Tayyip Erdoğan...