Tarihin labirenti içinde uzun dolaşacak değilim. Tarihimizin karanlık günleri, Haziran 1916... İstanbul doğumlu, Sultan Abdülhamit tarafından o göreve getirilmiş Mekke Şerifi Hüseyin, İngiliz ajanı Lawrence’dan aldığı mali destek ve kurulması vaat edilen “büyük Arap krallığı”nın tahtı hayaliyle isyan ediyor. Osmanlı o sırada, iki cephede İngiliz’le savaşta, Mısır ve Gazze-Filistin. Çok ağır seçenekle karşılaşıyor dedeler, “kutsal toprakları” koruma kaygısı ana cephelerde ağır kayıplara ve yenilgilere neden oluyor. O süreçte, Osmanlı’nın yanında “kapı gibi” duran Araplar da var, Mekke’den başlayan Haşimi-İngiliz komplosu onları da vuruyor. Neyse, o Şerif Hüseyin’in soyu bugün Ürdün’ü yönetiyor, İngilizlerle araları bugün de çok iyi... İngilizler, 18’inci yüzyılda, yine bir İngiliz ajanı Hempher vasıtasıyla Vehhabiliği “kurdurdukları” Mehmet bin Abdülvehab’ın izinden yürüyen Abdülaziz İbni Suud’u kutsal topraklara yerleştirmeyi tercih etmişlerdir. Büyük Britanya İmparatorluğu, 18’inci yüzyılda da Osmanlı’yı hassas bir noktadan vurmayı planlamış, İstanbul’daki Halife’nin Arap topraklarındaki etkisini kırmak için Vehhabi mezhebini “kurdurmuştu”. Bugünkü Suudi Arabistan bu stratejinin eseridir.
Yani...
Mekke Müftüsü Şeyh Abdülaziz el-Şeyh’in “İsrail askerleri ile çatışmak caiz değildir, Gazze’deki Hamas teröristtir, İran’la savaşta gerektiğinde İsrail ile işbirliği yapılabilir” yönündeki açıklaması kimseyi şaşırtmasın...
Üç yüz yıllık ihanetler zincirinin yeni dönemini yaşıyoruz o kadar...
Yok aslında birbirlerinde farkı...
Bugünlerde ağlaya-zırlaya gördüğünü ileri sürdüğü saçma rüyalarla müritlerini avutmaya çalışan Fetullah Gülen ile Mekke Müftüsü arasında bir fark yok...
Emperyalistin kucağına bir kez oturdun mu, ortada ne din kalır ne iman!..
Emperyalist, başındaki sarığın, saçın-sakalın ile seni güzel allar-pullar, cahil insanlar ağzından çıkan kelamların bir şey olduğunu sanırlar, İslam’a ihanet böyle sürüp gider...
Mekke Müftüsü, İslam’ın “kutsal topraklarının” müftüsü ama görüyorsunuz, emperyalistle kolay uzlaşabiliyor!.. 2014 yılında Müslüman Kardeşler’i “terörist” ilan etmişti, 2016 yılında İranlıların “Müslüman olmadığını” (kafir) Mekke’ye Hacca değil kaos çıkarmaya geldiklerini savunmuştu, yine 2014’te Gazze’de İsrail katliamı sürerken,Filistin yanlısı sokak eylemleri ve protestoların caiz olmadığını söylemişti...
Ne demişti Mavi Marmara katliamından sonra FETÖ elebaşı: Keşke baştan İsrail makamlarına bir sorsaydınız. Adamın uluslararası sularda siyonistler tarafından katledilmiş silahsız, masum Müslümanlar için tüm söylediği bundan ibaretti!..
İran-Suud savaşı tezgahı...
Suud’da yaşanılan olayların ekonomik yönünü daha önce yazdım: Trump’ın kestiği 350 milyar dolarlık haracı karşılamak için prenslerin malına mülküne el koyuyorlar.
İşin siyasi yönünde ise tutuklanan söz konusu isimler ABD-İsrail ittifakının zorladığı İran-Suudi savaş senaryosuna karşı direnip, önlenmesi için çaba gösteren barışçı bir lobi...
Hatta bu konuda, Hizbullah’ın desteklediği Hıristiyan siyasetçi Michel Aoun’u Lübnan Cumhurbaşkanı yaparak Tahran’la ilişkilerini iyi seviyeye çekmiş Lübnan Başbakanı Hariri’den “arabuluculuk talebini” yapanlar da aynı isimler.
Hariri,bir gün önce İran dini lideri Hamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti ile bu konuyu konuşuyor, bir gün sonra apar-topar Suudi Arabistan’a çağrılıyor, “istifa ettirilip”, rehin alınıyor!..
İşi tetikleyen bir ziyaret var. Trump’ın “kararlı siyonist aileden” gelen damadı Jared Kushner’in Riyad’a yaptığı gizli ziyaret ve kankası veliaht prens Muhammed bin Salman ile görüşmesi...
Emperyalizm, Suudi ve BAE veliaht prensleriyle “damat” Kushner arasında kurulan üçgen içinde hem Arap dünyasına yeniden şekil vermeye çalışıyor hem de, İslam için büyük felaket olarak kabul edilen Suud-İran savaşının da zeminini hazırlıyor.
15 Temmuz’un tarihi önemi...
Her geçen gün, Türk milletinin kararlı duruşunun 15 Temmuz’da nasıl bir kırılma noktasını bertaraf ettiğini anlıyoruz. Erdoğan başarılı olamasa, “ortadan kaldırılmış” olsaydı, bugün Barzani bağımsız, PKK Suriye’de yeni bir devlet, Katar’ın paraları da İran’la başlatılacak felaket savaşının kaynağı olacaktı. Barzani’nin şaşkınlığı bu... PKK-ABD ittifakının sürüklendiği bataklık bu... Suud-BAE-İsrail hattındaki panik bu...
Türk milleti, içindeki hainleri, emperyalizmin “1 dolarlık” askerlerini durdurarak yalnız kendisinin değil, Ortadoğu halklarının “makus talihini” değiştirdi...
Tarih, bugünleri böyle yazacak...