Son günlerde “FETÖ sempatizanlarının mağduriyeti”nden bahsedilmesi milleti tedirgin etti.
15 Temmuz’dan sonra hâlâ bu örgütün yanında duranlar “sempatizan” değil, günü gelince saldırıya geçecek olan “Uyuyan Güzeller”dir.
Devletin gerçekten “mağduriyet” diye bir endişesi varsa şu iki noktaya yoğunlaşmalıdır.
Birincisi, FETÖ tasfiyesi süreci çok bilinçli ve adil yürütülmeli.
Gidişata bakılırsa toptancı bir anlayışla, onların etkin olduğu dönemde işe giren herkese paralel muamelesi yapılmakta, bazı kurumlarda ise paralel murakıp ve müfettişlerin düzenlediği rapor ve soruşturmalarla masum hatta antiparalel memurlar açığa alınmaktadır.
Gerçek mağdurlar bu tarafta
Böylece masumlar, paralelleştirilerek tasfiye edilirken paraleller meşrulaştırılarak taltif edilmektedir.
İkinci mağduriyet alanı ise sinsi yapılanmaya karşı tehdit oluşturdukları için tasfiye edilen çok daha geniş kesimdir.
Yıllardır orduda ve kamuda en kritik pozisyonda yuvalanan paralel hainler, paralel olmayanları sudan bahanelerle ayıklayarak yerine kendi militanlarını doldurdular.
Direnenlere, akla gelmez iftira ve kumpaslarla dünyayı dar ettiler.
Ne acıdır ki, devleti için kendisini feda eden bu insanlara devlet sahip çıkamadı.
Bu legal görünümlü teröristler hukuku kepazeliğe çevirirken yetkililer, “Yargıya müdahale etmeme” uğruna şikayetlere kayıtsız kaldı.
Bunun sahadaki karşılığı “FETÖ’ye müdahale etmemek”ti.
Oysa, zalime adaletin mazluma zulüm anlamına geldiğini çok iyi biliyorlardı.
***
Bırakın bireyleri nice kurumları da farklı bahanelerle harcadılar.
Paralel ekonominin kısa sürede bu kadar büyümesinin sırrını hiç merak eden oldu mu acaba?
Ekonomik boyutu hiç ele alınmayan 28 Şubat süreci, paralel yapılanmaya engel teşkil eden kişi ve kurumların; asker eliyle tasfiyesidir.
Talimatlı yargı kararları düzeltilmeli
Devletin bu yapıya karşı refleksi ancak 17 Aralık’taki darbe teşebbüsünden sonra gelişebildi ise de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İnlerine girin, cezalarını verin” uyarılarına rağmen bu refleks icraya etkili yansımadı.
Bu arada, başından bu yana Sayın Erdoğan’ın izinde giden, bütün tehditlere rağmen kıyasıya mücadele eden hükümet üyelerinin ve bürokratların da hakkını teslim edelim.
Ama sadece meydan ve ekranlarda paralel yapıya öfke kusarak (!) durumu idare eden de az değildi.
***
Bana göre devlet içindeki paralel yapılanmaya karşı koyduğu için iftiraya uğrayarak her şeyini kaybeden bu insanlar, 15 Temmuz akşamı FETÖ tanklarının önüne dikilen milli kahramanlarımız kadar değerlidir.
Şimdi ortaya çıkan gerçekler, bu kişilerin haklarının yendiğinin kanıtıdır.
O halde, FETÖ fedaisi bir yargıcın, “abileri”nin talimatlarıyla işlediği hukuk cinayetlerine, “Ama sonuçta mahkeme kararı” denilerek kayıtsız kalınamaz.
Bu mağduriyetlerin giderilmesi devletin çok önemli bir borcudur.
Elbette kaybolan yıllar geri gelmez, çekilen acılar telafi edilemez ama bu kişilerin maddi mağduriyetinin giderilerek eski konumlarına geri döndürülmesi bir iade-i itibar anlamına geleceğinden hayati önem taşımaktadır.
Bunun yöntemini belirlemek devletin görevidir.
Adalet Bakanlığı her ilde bir “FETÖ Mağdurları Masası” oluşturmalı ve bütün başvurular alınıp incelenmeli.
Ortaya çıkacak gerçek mağdurların mutlaka gönlü alınmalı.
Bu hizmet, bugün hayati önem taşıyan milli birliğimizi pekiştirecek en güçlü çimentodur.