Lezzetli yemek seviyor musunuz? İşte size cennetin kapılarını Mecidiyeköy’ün arka sokaklarında açan gerçek bir mahalle lokantası.
Mahalle kültüründe sosyal ilişkiler ve gündelik hayat kalitesi, keyifli ortamlara ve sohbetlere vesile lokanta, kafelerle belirlenir. Çocukluğumda hatırlarım, sık sık gittiğimiz hemen arka sokaktaki pidecimiz, caddeye yakın küçük bir balık lokantamız vardı, anneler saçlarını yaptırır çocuklar tertemiz giyinir sofrada yerini alır ve güzel bir sohbet başlardı. Hatta bazı mahallelerin küçük sinema salonu bile vardı. Kentsel dönüşüm AVM’leri ve şehrin merkez noktalarında büyük ölçekli restoranları hayatımıza dahil etti. Elbette bu çok fena demiyorum ama tüm bunlar olurken mahalleledeki o küçük sevimli dükkanlar neden azaldı ya da tamamen yok oldu merak ediyorum. Talep mi azaldı yoksa mahalle lokantaları kendini daha iyi bir noktaya taşıyamadı mı? Aslında bu sorunun cevabını belki de bu işi hakkıyla yapan dört dörtlük bir mahalle lokantası Trottorio Serenzo’ya bakarak verebiliriz.
Sıradışı bir lezzet
Mecidiyeköy’ün arka sokaklarında, tabelası da kendisi gibi sade küçücük bir lokanta. Ben buradayım diye bağırmayan bir kapı ve renkler. Aslında önünden geçerken fark etmemeyedebilirsiniz. Ama biraz dikkatli bakarsanız İtalyanlara özgü tipik duvar resmini görürsünüz. Hadi kapıyı aralayıp içeri girelim. Sıradan masalar, sıradan bir dekor, A4 kağıda basılmış menu. Masa örtüsü tertemiz, içerisi mis gibi. Menüde makarna çeşitleri, salata, bir de günün yemeği. Az gelebilir ama her damak tadının bir şey bulabileceği içerikte. Mutfaktan her an emin adımlarla yürüyen, duru ve kendinden emin bir yüzle masalara dikkatla bakan bir kadın çıkabilir. İşte o kadın, bu mütevazi ve lezzet odaklı lokantanın sahibesi, Serpil Prandino. Serpil Hanım, yemek yapmaya aşık eşiyle birlikte burayı işletiyor.
Geçtiğimiz sene bir gün yolum düştü bu lokantaya ve o gün bu gündür her hafta bir öğle yemeğimi orada yiyorum. Her gün mü lezzet aynı olur, her seferinde de mi standart korunur? Mahalle lokantaları nasıl yaşar diye sormuştum yazımın başında. İşte cevabı; lezzet ortalamanın üzeri, lokanta tertemiz, sahibesinin yüzündeki gülümseme gerçek ve rakamlar çok uygun olursa, işte tüm bunları birleştirdiğinizde mahalle lokantanızın kapısı ben buradayım demese bile içerisi tıklım tıklım olur. Hatta öğle yemeği için rezervasyon yaptırmanız gerekir. Mahalle kültürü iyidir çünkü lokantada en iyi malzemeyi kullanırsınız ama kiralar bir AVM’ye göre o kadar düşüktür, çalışanlar o derece az sayıdadır ki maliyeti otomatik düşürür, bu da hesaba yansır. Lokanta sahibi kasmaz sevdiği işi yapar, müşterinin de eli yanmaz sevdiği yemeği lezzetiyle yer. İki tarafta mutludur.
Mutlaka deneyin
Şimdi açık söyleyeyim burası İtalya’da rastlayabileceğiniz iyi bir restoranın lezzetini hiç aratmıyor. O sebeple her şeyi denemenizi tavsiye ederim. Özellikle Serpil Hanım’ın günün yemeği olarak yaptığı bizim ev işi yemekler de gerçekten iyi. Malzemeler kaliteli. Ama her mekanda olduğu gibi burada da öne çıkan yemekler var. Sadece akşam menüsünde yer alan deniz ürünleri, bolonez soslu ıspanaklı ricotta peynirli ravioli ve yine bolonez soslu gnocchi (nioki oknuyor), dört peynir soslu fettucine benim favorim.
Daha neler mi var? Ahtapot carpaccio, dana dil füme, bruscetta, Makarna olarak, frutti di mare, carbonara, bolognese soslular, lazanya özellikle pesto soslu olan, etlerde gorgonzola veya pepeverde soslu “yeşil biberli hardal soslu” bonfile, ossobucco. Balıklardan, kremalı karidesli levrek, fırında ballı soya soslu somon ve risotto en beğenilen yemekleri. Tiramisu ile tatlı severler de müdavimi olmuş, evlere paket servisi bile yaptırılıyor.
Pazar günleri kapalı olan lokanta öğle saatlerinde oldukça yoğun. Rezervasyona ihtiyacınız olabilir. Akşam servislerinde menu tamamen değişiyor, balık ağırliklı oluyor. Bazı geceler akustik müzik de yer alıyor. Samimi, sıcacık, lezzet dolu bir lokanta. 0212 274 4410
Mutfakta italyan mı var?
Enzo Prandino, İtalya’nın Milano kentine yakın Vercelli doğumlu. Her İtalyan gibi yemeklerin kötü malzemeyle ve yanlış yapılmasına dayanamayanlardan. Vercelli İtalya’nın arborio çeltik ve pirinç borsası merkezi. Prandino, tekstil makinaları teknologluğu kariyerini iplik makinaları teknoloğu olarak geliştirmiş. Dünyadaki on beş önemli exper danışmanlarından da biri. Türkiye’deki ikinci büyük iplik fabrikasına 18 yıl danışmanlık ve üretim müdürü olarak hizmet etmiş. Fabrika kapanınca hobi olarak yaptığı yemek işini profesyonel uygulamaya karar vererek eşi Sepil haınımla birlikte 3.5 yıl önce bu lokantayı açmışlar. Serpil Prandino ise sosyoloji bölümünü kazanıp gaztecilik okuyup hiç durmadan çalışan becerikli bir kadın. “Aramızda çeşitli iş bölümleri yaptığımız gibi, yemekleri de paylaştık. Örneğin lazanyayı mutlaka Enzo, tiramisuları da ben yapıyorum. Bu arada söz etmeden geçemeyeceğim, çok beğenilen fresh bir tadı olan, limonlu tiramisu tamamen kendi yaratımımızdır.” diyor ve işini gerçekten çok ama çok seviyor.
Lezzet tutkunlarını şok eden haber!
Ürün gamının önemli bir bölümünü kendi yetiştiren et, ekmek ve mevsimsel sebzelerde neredeyse rakibi olmayan sipariş ağı ile servis veren Tazedirekt kapandı. Geçtiğimiz hafta basına düşen servis ilgili tüketicide soğuk duş etkisi yaptı. Tazedirekt taptaze olduğu gıda piyasasında ciddi bir tırmanışa geçmişti. Gerekçe olarak operasyonel problemleri öne süren firma, bu kararı ani bir şekilde almış. Bu gelişme tüketicilerine, sosyal medyada #tazedirektkapanmasın hashtagı ile bir sayfa açtırttı ve özel sektöre ait bu güne kadar hiç bir markanın yer almadığı bir şekilde change.org’dan bir kampanya başlattı. Bu da tarihimizde bir ilk oldu. Sen ne kadar sevilmişsin be Tazedirekt! Umarım kararını tekrar gözden geçirir ve kaldığın yerden devam edersin.