İki çok önemli orgeneralden bahsediyoruz, tartışıyoruz.
İki orgeneralimiz de uzun sayılabilecek bir süre hapis yattılar, Hurşit Tolon hala hapiste.
İlker Başbuğ için 13. Ağır Ceza Mahkemesi Ergenekon davası gerekçeli kararında terör suçlusu ifadesini kullanıyor.
Çok samimi bir yazı yazacağım, iki orgeneralimizin de, birincisi Genelkurmay Başkanlığı, ikincisi 1. Ordu Komutanlığı gibi çok önemli görevlerde bulunmuşlardır, gerçekten suçsuz olmalarını en içten duygularımla temenni ediyorum.
Bu yazıyı yazmaya beni Sayın Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet gazetesinde söz konusu iki emekli paşamız hakkında yazdığı yazılar yönlendirdi, geçerken, bunu da belirtmek isterim.
Neden bu iki paşamızın suçsuzluğunu en içten duygularımla temenni ediyorum, bunu da açıklayayım.
TSK’nın ülkemizdeki anayasal, yasal konumundan çok rahatsızım ama asla antimiliter biri değilim, TSK’nın ürettiği savunma kamu hizmetinin ne kadar önemli olduğunun da bilincindeyim ama ısrarla kamu hizmetleri ve bu hizmetlerin üreticileri arasında, mesela sağlık, mesela eğitim, bir hiyerarşi olmaması gereğini de çok iyi biliyorum.
Paşaların suçsuz olmalarını gerçekten çok temenni ediyorum zira darbecilik denen şeyin olabilecek en aşağılık şey olduğunu da biliyorum.
Düşünebiliyor musunuz, TBMM demokratik bir süreçte bütçeden askere bir ödenek ayırıyor, asker bu ödenekle topunu, tankını alıyor ama sonra, bir nedenden, aynı asker TBMM’nin kendisine aldığı bu topu, tankı yine TBMM’ye çeviriyor.
En şerefsiz girişimin darbecilik olduğu tezimin kaynağı bu sıradan bütçe ilişkisidir.
Gerekçeli karar Sayın Başbuğ için terör suçlusu ifadesini kullanıyor, basında ilk önceleri terör örgütü lideri ifadesi kullanılmış idi, bu niteleme yani bir Genelkurmay Başkanı için terör örgütü lideri denmesi haklı olarak çok garipsendi.
Meseleyi Sayın Başbuğ’un şahsından ve Türkiye’den ayrı düşünelim, Matagonya ve bu muhayyel ülkenin muhayyel bir Genelkurmay Başkanı’nı örnek alalım.
Siyaset bilimi uluslararası literatürü terör kavramını “bir siyasi amaca ulaşmak için şiddet kullanmak” olarak tanımlar.
Terör dendiği zaman bizim aklımıza haklı olarak otobüs yakmak, banka soymak gibi fiiller geliyor ama meşru ve anayasal bir parlamentoya karşı askeri darbe yapmak da yani bir siyasi amaç için top, tank yani şiddet kullanmak da, par ekselans, terör tanımına uyuyor.
Matagonya Genelkurmay Başkanı şiddet kullanarak Matagonya’nın meşru ve yasal parlamentosunu feshetmiş ise bu fiil bir terör eylemidir, emir-komuta zinciri içinde harekete geçen Patagonya ordusu da bir terör örgütüne dönüşmüş demektir.
Dünkü yazımda amerikalıların KISS ilkesinden bahsetmiş idim, konu aslında bu kadar basittir.
Temennim, bizde de, sonuç alınmamış bile olsa, benzer bir girişimin yaşanmamış olmasıdır.
Aksi takdirde, kime, hangi kuruma ne deneceği çok açıktır.
Gelelim, Sayın Ertuğrul Özkök’ün “çağdaş bir orgeneral” diye tanımladığı Hurşit Tolon Paşaya.
Tolon Paşamız hakkındaki en korkunç iddia Malatya’daki misyoner katliamında yönlendirici ve azmettirici olduğu iddiasıdır, dosyalara hakim değilim, bu iddia hakkında bir somut bilgim yok ama 1. Ordu Komutanlığı gibi çok önemli bir göreve gelmiş bir orgeneralin böyle korkunç bir işe soyunacağını düşünmek bile istemiyorum.
Ama, Tolon Paşamızı emeklilik öncesi günlerinden, üzerinde orgeneral üniforması varken AB ve Kıbrıs konularında yaptığı açıklamalardan hatırlıyoruz.
O günlerde ülkemizde bir grup insan AB sürecini ve Kıbrıs’ta çözümü Tolon Paşa’nın kafasındaki çerçeveden çok daha farklı biçimlerde savunmuşlar ve Tolon Paşa da bu insanlar için “hainler” ifadesini kullanmış idi.
Askere göre, bir haine ne yapılacağı, olanağı olur ise, bellidir galiba, bu tavrı biliyoruz zaten ama bunun “çağdaşlık” ile ilgisi nedir, bunu anlamak Tolon Paşa’yı anlamaktan çok daha zor.
Son zamanlarda da hain suçlamaları gırla gidiyor, umarım bunun da yanlışlığı anlaşılır, hain suçlaması gerçek bir çağdaş toplumda bir kanuna dayalı olmalı. Başbuğ ve Tolon paşaların çağdaş anlamda suçsuz olmaları gerçekten en büyük temennim.