Başbuğ’un TV programındaki açıklamalarını dikkatle dinledim... Vatandaş olarak katıldığım, katılmadığım noktalar oldu. FETÖ’den mağdur olmuş biri olarak “YENİDEN YAPILANDIRMA” sürecine “olumlu katkı yapmaya” devam edeceğini umuyorum... Bazı cümeleleri de aklıma takıldı, not düştüm, üstünde düşündüm!
Sevgili dostlar, Başbuğ gözaltına alındığında “Bu dalgalar ülkeyi boğar” diyen kişinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu hatırlatarak, 2014 yılında 2006’dan itibaren başlayarak Başbuğ dönemi de dahil olmak üzere kaleme aldığım bir yazıyı aynen hiç yorum yapmadan paylaşmak istiyorum...
Lütfen çok dikkatli okuyun, sonrasında tartışalım...
Bakın ne yazmışım, 2006’dan itibaren yazdığım bazı bölümleri aynen alıntılıyorum;
“...Son yazımda bir genelkurmay başkanı nasıl ve neden terör örgütü lideri olarak yargılanır sorusundan yola çıkmış ve TSK ve Türkiye’ye yönelik BÜYÜK SALDIRI ittifakını ele almıştım... Bugün çok ilginç bir noktadan devam etmek ve özellikle 2006’dan itibaren her genelkurmay başkanı basın toplantısından sonra sorduğum ana soruları hatırlatmak istiyorum... 2006 sonrası TSK adına konuşan Genelkurmay Başkanları, kamuoyu önünde hangi kavram ve isimleri referans olarak kullanmış ve nelere işaret etmişlerdi? Bu detaylar, TSK ve Türkiye’ye saldırı açısından çok önemli ipuçları içeriyor! O zaman sorduklarımı yeniden soruyorum;
1- Kamuoyuna açık yaptığı konuşmalarda Başbuğ’un sıkça referans olarak adını kullandığı Huntington, hâlâ TSK ve Türk Devleti açısından “itibarlı bir adam mıdır”?
2- “Medeniyetler çatışması” tezinin sahibi olan ve “ana fikir” olarak Hıristiyanlarla Müslümanların savaşını ortaya atıp, 1997 sonrası ortaya çıkan fiili işgale gerekçe kurgulayan bu kişi, Türk Devleti’nin Genelkurmay Başkanı’nın devletle ilgili verdiği detaylarda referans olmuştu! Bu referans olma durumu hâlâ geçerli midir?
3- Huntington’un kurgulamaya çalıştığı yeni dünya düzeni için yeni bir diyalektik yapıdır. Bu diyalektik, küresel düzlemde askeri-endüstriyel kompleks tarafından kullanılan ve Obama’nın karşısında-bu yapıya rağmen seçim kazandığı ana tezdir! Türkiye kendi askerine çuval geçiren askeri-endüstriyel yapının fikir babasını referans olarak aldı ve askeri planda en üst düzeyde bunu deklare etti. Bu deklarasyon yenisiyle değiştirilecek mi, yoksa halen kabul görür durumda mı?4- TSK, 2006 ve özellikle Başbuğ sonrası AB tezini değiştirdi mi? TSK, “kurum olarak” Avrupa Birliği projesine nasıl bakıyor?
5- TSK’nın yeni tehdit kavramına göre etnik ayrımcılıktan kaçan bütünleştirici bir Cumhuriyet tezini, Türkiye topraklarında yaşayanlardan bir millet kurma dinamiği üstüne kuran yapı, AB’nin etnik azınlık tanıyacaksınız isteklerini tehdit olarak kabul eder mi? Büyükanıt-Başbuğ çizgisinde tehdit olma durumuna gelen AB ile ilgili çıkarımlar hâlâ güncel midir?
6- Türkiyeli olmak üst kimliği Avrupa Birliği içinde erimek ve ayrışmak ile çelişir mi? TSK, kurumsal olarak bu detaylara nasıl bakar ve algılar? Yoksa bu konular artık bizi ilgilendirmez noktasına mı gelindi?
9- TSK, küresel askeri endüstriyel yapının uluslararası finans kapital dinamiklerle içinde bulunduğumuz bölgeyi yeniden düzenlemesini nasıl algılar ve ne gibi tedbirler almayı düşünür?
10- İran mı yoksa Türkiye topraklarında AB desteğiyle yayılma arzusu olan başka devletler mi daha büyük tehlikedir? TSK, terörü kurgulayan-destekleyen güçleri ve bağlı bulundukları ekolleri tam olarak tespit etmiş midir? Yoksa tehdit tanımlaması artık siyasi otorite yetki sınırları içinde kalan bir DİNAMİK midir? Siyasi irade tanımlar, TSK mücadele eder kurgusu içselleştirilmiş denebilir mi?
11- İrtica kimler tarafından kurgulanan ve gerektiğinde kullanılan bir oyundur? TSK’nın Başbuğ-Büyükanıt dönemindeki bakışı ve şimdiki bakışı farklı mıdır? Sevgili dostlarım, bu soruları Büyükanıt-Başbuğ döneminde Harp Akademilerinde yaptıkları basın toplantılarından başlayarak her zaman AYNEN sordum ve şimdi TSK’ya hangi küresel organizasyonlar ve uzantıları neden, nasıl saldırıyor başlığını sorgularken yeniyi anlama adına bir kez daha paylaşıyorum! VE EN ÖNEMLİ SORUYU SORARAK BİTİRİYORUM; bugün küresel saldırıya karşı TSK’yı kurumsal olarak korumaya çalışan bir SİYASİ OTORİTE var, acaba geçmişte TSK kurumsal olarak küresel güçlerin de etkisiyle HALKIN SEÇTİĞİ ESASTIR prensibine zaman zaman sahip çıkmayarak, küresel güçlerin ve uzantılarının kurumsal ve bireysel olarak kendisini linç etmelerinin yolunu açmadı mı! Daha açık yazayım; Huntington’dan güç alarak içeride SEÇİLMİŞ Hükümetlere gözdağı verdiğinde, aynı ismi referans alan NEOCON’ların taşeronlarının seninle işleri bittiğinde ne yapacaklarını düşünemedin mi! Oyun bitince Şah ve piyon aynı kutuya konmaz mı?
ÇOK ÖNEMLİ SON SÖZ: Türkiye KÜRESEL ve YEREL uzantılarının çok ağır bir saldırısı altında. Tek bir çıkış var; Devletin ve milletin, bütün birey, kurum ve kuruluşlarıyla tek bir BÜTÜN olması... Bu saldırı mutlaka atlatılacak. Önemli olan yapılan hatalardan ders almak... Yukarıda çok açık olmamakla birlikte yazılabileceği kadar açık çok önemli detay ve mesajları paylaştım! Şahsi düşünme zamanı değil! BİR, BÜTÜN olma zamanı...”
Sevgili dostlarım, bu yazıyı lütfen çok dikkatli okuyun!
TSK’YI KÜRESEL SALDIRIYA KORUMAK ADINA KENDİNİ ORTAYA KOYAN ERDOĞAN GERÇEĞİNİ ÇOK DETAYLI PAYLAŞACAĞIM... HER ŞEYİ ÇOK AÇIK KONUŞULACAK, HERKES HAZIR OLSUN!