Devler Ligi’nde çok beklediğimiz ve özlediğimiz ilk gol; güzeldi ve erken de geldi ama; bence esas önemini yapılış biçiminden alıyor... Bir kere Adem Büyük boşta değil, rakibiyle ikili mücadele halindeydi. Sırtı kaleye dönüktü... Hem rakibini saf dışı bırakacak... Hem kaleye yüzünü dönecek... Hem topu elde edecek, yetmez üstelik kontrol edecek. Bütün bunlardan sonra da; düzgün ve isabetli vurup, kaleyi bulacak... Bu durumda sadece futbolcu değil, iyi de mühendis olmak gerekti. Adem Büyük hepsini yaptı. Önce şaştım, sonra sevindim... Akılcı, zor ve klas bir goldü.
Fatih Terim’in ellerini şükranla havaya açıp, “Allahü Ekber” diye bağırması bu yüzdendi.
***
Üstelik bizi şaşırtan ve sevindiren sadece Adem Büyük değildi ki... G.Saray’ın ligdeki eski günlerinden uzak mızmız futbolu gitmiş, ortaya deli-fişek bir takımın ortaya çıkması da, zaten herkese “Vay canına” dedirtiyordu. Geçmişte tarih yazan takım, tarihinden çıkıp gelmişti.
Brugge neye uğradığını şaşırdı. Belçikalı ekip, “Real’den ALTI yiyen bir takım, nasıl oluyor da ALTINA dönüştü?” diye düşünüp duruyordu. Devreye madar gıkını çıkaramadı.
***
Ama ikinci yarıda; G.Saray aslan gibi kükreyişini kesmiş, sessizce yuvasına çekilmiş gibiydi... Attığıyla yetinmeye çalışıyordu. Brugge bu duraksamadan, gençleriyle ve olanca gücüyle yararlanmaya ve yüklenmeye başladı.
İlk yarıdaki gibi, sahanın mutlak hakimi artık G.Saray değildi... Atakları, pasları, şutları belirsizlik ve kuşku içindeydi. Arada golümüzü ikilemek için, bazı önemli fırsatlar yakalasak da sonuç alamadık. Üstelik, Brugge takımına son anda teslim olduk. Tek gole bu kadar güvenmenin acı bedeli!