I. Büyük Millet Meclisi’nde bir vekile karşı verilen gensoru önergeleri öyle bir hal alıyordu ki meclis çalışamaz hale geliyor, görüşmeler tıkanıyordu.
Birinci Büyük Millet Meclisi, Milli Mücadele yıllarında farklı fikirlerin aynı çatı altında toplandığı, her konunun her şekliyle tartışıldığı lakin vatan mevzubahis olduğunda tüm teferruatların bir tarafa bırakıldığı bir istişare heyeti olmuştur adeta. Çok seslilik açısından denilebilir ki günümüze kadar gelen tek meclistir.
Birinci Büyük Millet Meclisi’nde mebuslar, siyasi partiler etrafında toplanmadıkları için tek tek kürsüye gelip kanaatlerini söylemek, gerekirse de savunmak durumundaydı. Bu nedenle meclis, zaman zaman hararetli tartışmalara, gürültülü müzakerelere şahit oluyordu. Hatta bir vekile karşı verilen gensoru önergeleri (istizah takrirleri) öyle bir hal alıyordu ki meclis çalışamaz hale geliyor, görüşmeler tıkanıyordu. Mesela Milli Mücadele’nin en kritik dönemlerinden birinde, 1920 yılının Ağustos ayında Afyon Mebusu Mehmet Şükrü Bey’in, Adliye Müsteşarlığı yapmış Abdülkadir Kemali Bey hakkında verdiği gensoru önergesi, mecliste ateşli tartışmalara neden olmuştu. Hadise Kemali Bey’in 13-14 yaşlarında bir genci Adliye Vekâletinde işe başlatması idi. Meclis’in hem ikinci başkanı hem de Adliye Vekili olan Celalettin Arif Bey izahat vermek için kürsüye gelmiş ve şunları söylemişti: “Şayet Şükrü Bey gelip de bendenizden sormuş olsaydı ve kendisine vereceğim inandırıcı esasları dinledikten sonra istizahı yapamaz mıydı? ...Tekrar etmeliyim her gün istizah her gün sual her gün takrir ile her gün bilmem ne ile bu suretle uğraşacaksınız. İcra Vekilleri bu suretle çalışamayacaklardır... Bizden iş çıkmasını arzu ediyorsanız kemali hulûs ve ciddiyetle çalışalım. Hakkı sual ve hakkı istizahı muhafaza ediniz, ehemmiyetli, mühim ve hakikaten insana mucibi mesuliyet olan meseleyi sorunuz.” Bu sözlerden sonra Celalettin Arif Bey alkışlarla yerine geçmiş, mebusların çoğu bu izahatı tasvip etmişti.
15 günlük vekile hesap sormaya kalktılar
I. Meclis’te soru önergeleriyle ilgili bir diğer ilginç gelişme, Dâhiliye Vekili olan Hakkı Behiç Bey’in bakan olduktan hemen sonra yaşadıklarıydı. Hakkı Behiç Bey vekil olalı sadece 15 gün geçmişken kendisi hakkında verilen istizah takrirlerine kızıp istifa etmiş, bu yüzden mecliste sert tartışmalar yaşanmıştı. Hakkı Behiç Bey istifanamesinde yaşanan bu durumu şöyle özetliyor: “... On beş günden beri ifayı vazife eden bu müddet zarfında her biri istizah karşısında yedi-sekiz sual ile dört kalem istizah karşısında bulunan bir vekil sıfatıyla arz ediyorum ki her sual ve istizah takririyle Meclisi Âlilerinin kudreti âliyesine müstenit salahiyetimin mühim bir kısmını kaybetmiş bulunuyorum.” Hakkı Behiç Bey’in bu fevri tavrına karşılık Kütahya Mebusu Besim Atalay, “...dokunma bana küserim sana çiçeği gibi hemen küstü ve istifa ediverdi.” diyerek tepkisini göstermişti.
İcra Vekilleri Heyeti’nin (hükümet) sürekli olarak verilen gensoru önergeleriyle doğru dürüst çalışamayacağına kanaat getiren pek çok mebus, bundan böyle sadece çok mühim meselelerde bu yola başvurulması gerektiğini ifade ederek mecliste müşterek bir çalışma ortamı oluşturmayı başarmışlardı. Yakın geçmişte yaşadığımız bu tecrübeye, bugün özellikle yeni anayasayı hazırlama sürecinde ihtiyacımız olduğu çok açık.