Maçı kaybetmezse gruptan çıkacaktı Beşiktaş. Sporting ise mutlaka kazanmalıydı.
Bu ön veriler Sporting’i ne denli kazanma zorunluluğuna itiyorsa, Beşiktaş’ı o denli kontrollü olmaya yönlendiriyordu. Maçın başındaki yapı Sporting’in hücuma, Beşiktaş’ın savunmaya özen göstermesi biçimindeydi. On dakika kadar ev sahibi hızlı, çabuk, istekli ve araştırıcı idi. Beşiktaş ise bu sürede rakibinin eline bir avantaj geçmemesi için özenli bir savunma yaptı. Hatta baskı altında ileri oynayamadı, topu tutup, akışı kontrolüne alamadı. Ancak sürekli böyle sürmedi mücadele. Beşiktaş başlangıçta yapamadığını başarmaya başlayınca, Sporting de savunmaya özen göstermek zorunda kaldı. Beşiktaş topu kazanabildi, tutabildi ve öne taşıdı, ama orada yerli yerinde tercihlerle paslaşamadı, şut atamadı. 40.dakikada en iyi atağını gerçekleştirdi. Olcay biraz daha iyi vursa gol gelebilirdi. Beşiktaş’ın özellikle ilk yarıda dikkati çeken yanı, ligin son iki maçında, rakibine hücum için bıraktığı boş alanları bu kez bırakmamayı bilebilmesiydi. Alan daraltma ile iyi yardımlaşmalarla çok top kazandı. Ama hücuma çıktığında da aynı çoklukta top kayıpları yaptı.
Mücadele ikinci yarının ilk çeyreği sonuna değin aynı tempoda aktı. Ve 58’de Beşiktaş’ın en önemli hücum özelliğini gördük. Rakip çıkarken bastılar, İsmail kaptı topu, hemen Quaresma’ya yana o da göbekten koşan Gomez’e çıkardı. Üç pasta nefis bir gol ürettiler. Umutlar tavana vurduğunda maç boyunca yapılmayan bir hataya imza attı Beşiktaş. Savunma göbeğini açık unuttu, boş adam bıraktı, Tolga topa çıkma kararsızlığı yaşadı ve zincirleme hatalar rakibe beraberlik verdi. Bu da yeterdi, ama... Rakibin gözünü karalaştırarak hücum ettiği zamanı kullanmayı bırakın, oyunun iki yönünde de birden yetersizliğe düştü Beşiktaş. Rakibi çözeceğine kendi çözüldü! Ve AL’den elendi! Yılın ilk acısını yaşadı.