Başlığın uzun şekli “İlginç zamanlarda yaşayasın”.
Çin atasözüymüş. Beddua niyetine kullanıldığı söylenir.
Ama bizim konumuz beddua değil, o işi Pensilvanya’daki zat hakkıyla yapıyor zaten.
Zamanın ilginç olması “Mitoman” ve çetesinin yalanlar üzerine kurdukları dünyalarından çıkamamaları.
Bundan 10-15 sene öncesinde bu yalancı güruhu, pişkinlikle hareket eder, kimseye hesap vermedikleri gibi açıklama da yapmazlardı.
Ancak devran değişti. Pijamayla karşılayabildikleri Başbakanları olmadığı için yalanlarını da savunmak, sözlerine açıklık getirmek zorunda kalıyorlar.
Hayatlarında hiç doğru söylemedikleri için açıklamalarını da bir başka yalan olarak piyasaya sürüyorlar.
Patronunun gadrine uğrayan, uzaklaştırma cezası almasına rağmen, vekilinin işi yüzüne gözüne bulaştırması nedeniyle dönmek zorunda kalan, çetenin en azılısı Ertuğrul Özkök, Cumhuriyet gazetesine röportaj vermiş.
“Terörden değil devletten korkarım” demiş. E tabi insan bildiğinden niye korksun değil mi?
Sonra terör yaltakçısı deyince bozuluyorlar.
Mesele o da değil. Teröre verdikleri destek ayyuka çıktı zaten.
Benim asıl derdim nasıl bu kadar pişkin olabildikleriyle ilgili... Ertuğrul Özkök, neredeyse tam sayfalık röportajı yalan makinasına bağlı olarak yapsaydı inanın sistem çöker, cihaz kendini imha ederdi.
Sadece bir cümlesi aslında ne kadar kolay yalan söylediklerinin, kendi okuyucularıyla nasıl dalga geçebildiklerinin göstergesi aslında.
“POAŞ, televizyonda canlı yayınlanan, içinde KOÇ gibi dev gruplarında bulunduğu 18 şirketin eşit şartlarda yarıştığı bir ihalede, İş Bankası ve Doğan Grubu’nun en yüksek teklifi vermesiyle alındı.”
Yumuşak karınları POAŞ olduğu için bu konuyu gündeme geldiğinde hemen konuyu değiştirme gayreti içine giriyorlar.
Hafıza tazelemek babından kısaca hatırlamakta yarar var. Ertuğrul Özkök’ün dediği gibi oldu ihale. Aralarında KOÇ gibi şirketlerin de olduğu canlı yayında yapıldı ihale. Ama Özkök eksik anlatıyor, perdeleme yapıyor.
Özkök’ün dediği bu ihale 2000 yılının Temmuz ayında yapıldı. Ama ilk ihale tarihi 1998 yılının Mart ayıydı. İhaleye girip en yüksek teklifi Hayyam Garipoğlu vermişti. Garipoğlu’nun ifadesine göre “evinde pijamayla karşıladığı Başbakan Mesut Yılmaz’ın adamı” Mehmet Kutman, ihalenin hemen öncesinde Garipoğlu’na “Bu ihaleye girme, kazansan da sana vermeyecekler” demiş.
Nitekim öyle oldu. O ihaleye 1 milyar 160 milyon dolar teklif veren Garipoğlu, en yüksek fiyatla kazanmasına rağmen POAŞ ona verilmedi. İkinci sıradakine teklif edilmeden üçüncü sıraya atlandı. Çörtük, Ciner ve İş bankası konsorsiyumuna kaldı. Bir şekilde onlar da alamayınca ihale iptal edildi.
İki yıl beklendi. Garipoğlu Hürriyet’in manşetlerinde çarmıha gerildi “elleri kelepçelenerek” safdışı bırakıldı.
2000 yılına gelinince yeniden ihale edildi. Bu kez Doğan İş bankası ortaklığı kazandı. Kullanılan krediler, rakipleri safdışı bırakmalar, manşetlerden infazlar yapmalar, iş dünyasına diz çöktürmeler hep bu dönemde yapıldı, ben milliyim diyen Aydın Doğan tarafından organize edildi. İş dünyasının şartları bu olabilir. Rekabet böyle şeyleri gerektirebilir belki, bilmiyorum. Ama insanca olmadığı, kalleşçe olduğu ortada.
Kısa anlattım. Bu konuyla ilgili yüzlerce makale onlarca kitap var.
“Beni POAŞ bitirdi” diyen milyar dolarlık bir işadamı hala hayattayken, yalanın bu kadar pişkince söylenmesi, hafızamızla aklımızla dalga geçilmeye çalışılması, bunların taktikleri. Bilin istedim.
Terörist değiliz diyorlar, en ala terörü kendileri yapıyorlar.
Milliyiz diyorlar, en gayri milli hareketler bunlarda görülüyor.
Ülkeye aşığız diyorlar, ülkeyi başkalarına peşkeş çekmek için yarışıyorlar.
Adamı böyle, peki sahibi nasıl?
Ne diyor Aydın Doğan...
“Böyle yayıncılık oluyor mu? Sen gazeteci misin, parti komiseri misin, militan mısın? Hepsi militant. Bir de kendilerine göre millicilik uydurmuşlar. Kim milli? Milli benim, ben. Benim gidecek yerim yok”
Hayır Aydın Doğan... Senin gidecek yerin var. Nasıl kankan Pensilvanya’yı yurt edinip çekirgelerini etrafında toplamaya başladıysa sen de, ne bileyim Almanya’nın bir eyaletini yurt edinirsin istersen.
Aydın Doğan, senin gidecek yerin var, var olmasına da esas yatacak yerin yok farkında değilsin.