Bal, doğal ve sağlığı koruyucu özel bir besin. Tarihte Romalı hekimlerin panzehir olarak kullandığı balın mucizesi, modern tıb tarafından da kanıtlandı. Son 10 yıldır yapılan çalışmalar; balın önemli özelliklerinden biri olan antioksidatif etkisi üzerine yoğunlaştı. Araştırmalara göre baldaki oksidatif madde özellikle kanser, kardiyovasküler hastalıklar ve şeker hastalığına karşı koruyor. Bu açıdan bal ayrı bir değere sahip bir besin olarak sağlıklı beslenmenin bir parçası olmayı hak ediyor. Balın antioksidatif etkisi, yapısında bulundurduğu tokoferol, askorbik asit, flavonoidler ve diğer fenolik enzim bileşenleriyle sağlar. Bilimsel bir çalışmada, balın yapısında bulunan fenolik bileşenlerin antioksidatif etkiye sahip olduğu ve balın hastalara sulandırılıp kademeli olarak artırılarak verilmesi ile antioksidatif etkisinin arttığı ortaya konuldu.
GÜNDE İKİ KAŞIK ANTİBİYOTİK ETKİLİ
Bilimsel veriler; bal ile çayın bir arada tüketilmesinin çok ciddi oranda vücutta antioksidan düzeyini artırdığını gösteriyor. Farklı bir çalışma da balın, hekimlikte mide mukozasını zararlı etkilere karşı korumak ve oksidasyona engel olmak için kullanılan çeşitli ilaç etken maddeleri ile aynı etkilere sahip olduğu belirtiliyor. Oda sıcaklığında tüketilen balın, midenin aşırı asit salgılamasını önlediği, dolayısıyla midede yüksek asit sonucunda ülserleşmenin ortaya çıkmasına engel olduğu da vurgulanıyor. Bunların yanı sıra asidoza engel olması, yağ sindirimini kolaylaştırması, bağırsak hareketlerini düzenlemesi bakımından balın sindirim sistemi üzerinde olumlu etkileri bulunuyor. Bu bilimsel veriler doğrultusunda; her gün en az 2 tatlı kaşığı kadar balın düzenli olarak tüketilmesi sindirim sistemi sağlığını koruyucu etki göstermektedir. Ayrıca balın genel metabolizmaya da sayısız faydası vardır.