Üzlaşma, uzlaştırma denince ilk akla gelenim.
Bilindiği gibi, 2000 yılında sağcılardan solculara, muhafazakarlardan sosyalistlere kadar siyasi fikirleri, yaşam tarzları farklı kesimleri şahsımda uzlaştırmış, birleştirmiştim.
Düşmanları azaltma, dostları çoğaltma önerisini ilk yapan da benim.
Kamplaşma, kutuplaşma, düşmanlaşma arttıkça, bunun son bulması amacıyla, iktidar ile muhalefet liderlerinin bir araya getirilmesi için kapısı ilk çalınan kişiyim.
Örneğin 12 Eylül darbesi öncesinde kamplaşmanın, düşmanlaşmanın son bulması için sağcı ve solcu aydınlar, “Süleyman Demirel de Bülent Ecevit de sana güvenip saygı duyar; ülkedeki kamplaşmanın, düşmanlaşmanın son bulması için onları ancak sen bir araya getirebilirsin” diyerek evime gelmişler, kapımı çalmışlardı.
15 Temmuz darbesi öncesinde de kutuplaşmanın, düşmanlaşmanın son bulması amacıyla, Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir araya getirmem için CHP’li yazar ve aydınlarca yine bana çağrı yapılmıştı.
Bu çağrılar üzerine ben, düşmanları azaltma, dostları çoğaltma önerisiyle girişimlerde bulunurken,15 Temmuz darbesi geldi.
Şerde hayır vardır misali, 15 Temmuz darbesi iktidar ile muhalefeti bir araya getirme çabalarımıza ilaç gibi geldi.
Sonuçta Cumhurbaşkanı, Başbakan, muhalefet liderleri, yani iktidar liderliği ile muhalefet liderleri bir araya geldi.
Liderlerin bir araya gelmesinin yanı sıra, siyasi görüşleri, yaşam tarzları farklı olan halk kesimleri de meydanlarda bir aradaydı.
Yan yana, omuz omuzaydı.
Kamplaşma, kutuplaşma, düşmanlaşma son bulmuş, onun yerini uzlaşma, farklılıklarla bir arada yaşama almıştı.
Fikirleri, inançları, yaşam tarzları farklı insanlar, meydanlarda buluşup gökkuşağı gibi bir renk cümbüşü oluşturmuştu.
Kimse kimseyi ötekileştirmiyor, dışlamıyordu.
Meydanlar barış kokuyordu.
Ülkeye bahar havası geliyordu.
Ancak şimdi önemli olan ülkeye gelen ilkbaharı, sonbahara dönüştürmemektir.
Bu ilkbaharın sararıp solmasını önlemektir.
Bilmeliyiz ki emperyalistlerin, küresel güçlerin ülkemize saldırısı bitmemiştir.
Onlar yeni saldırılara girişecektir.
Yeni bir darbe, suikastlar, sabotajlar gibi her kanlı yolu deneyecektir.
Ülkemizi ekonomik krize sokmak isteyecektir.
Ve de bizi birbirimize düşürmek, düşmanlaştırmak, kırdırmak için her şeytanlığı sergileyecektir.
Ülkemizin tümünü kapsayan bir iç savaş çıkartmayı hedefleyecektir.
Unutmayalım ki bölüp yönetmek emperyalizmin işidir.
Artık bölünüp düşmanlaşarak emperyalizmin oyununa alet olmayalım.
O hep oyun kuran oldu; biz de artık oyun bozan olalım!
İlkbaharımızı sonbahar yapmayalım!
Ülkemize şu an hakim olan bahar havasını sararıp soldurmayalım.
Farklılıklarımızla bir arada yaşamayı, yaşam tarzımız yapalım.
Bizim gidecek başka bir ülkemiz yok... Ülkemiz dışındaki soydaşlarımızın, dindaşlarımızın Türkiye’den başka güvenceleri de yok...
Bunu hiç unutmayalım.