Aşkın gözü kördür denir, doğrudur âşığın dünyaya bakışı hele de mâşukuna bakışı normal insanınkinden farklıdır.
Mâşukun çirkin hareketleri bile âşığın hoşuna gider. Onda bir eksiklik görmez. Hata yanlış görmez. Göremez çünkü aşk gözünü kör etmiştir!
Bunu taraftarlar için de söyleyebiliriz. Objektifliğini yitirmiş bir taraftar tuttuğu takımın partinin, kurumun veya kişinin kusurlarını görmez. Görse de iyiye yorar, tevil eder muhatabını şaşırtır.
NEFRET DE KÖR EDER!
Bunun tam tersi de doğrudur. Yani nefret de kişiyi kör eder.
Nefret ettiği takım, parti, kurum ve kişinin iyi tarafını, doğrularını asla görmez görse de aklı zorlayan yorumlara tevessül eder.
Sevgi ve nefret kimilerinde de hinliğe dönüşür.
Objektif gibi görünür ama sakladığı sevgiyi veya nefreti doğrudan göstermez sûret-i Hakk’tan görünüp zehrini fark ettirmeden zerk eder.
Şimdilerde buna subliminal mesaj diyorlar.
KAFAYI YEMİŞ KİMİ ARAPLAR
Korona dünyayı kasıp kavururken Türkiye başından beri aldığı tedbirlerle bugüne kadar başarılı bir sınav vermiş ve dünyanın takdirini kazanmıştır.
Türkiye’nin sağlık alanında gerçekleştirdiği projelerle ve uyguladığı sistem ile korona salgınını da başarıyla yönetmektedir.
İdolojisine bakmaksızın alanında uzmanlardan oluşturduğu bilim kurulu ile yapılması gerekenleri bir bir hayata geçirmekte ve salgını kontrol altına alma çabası sergilemektedir.
Salgının önüne geçmek için camileri bile kapatmakta tereddüt etmeyen yönetim ne hazindir ki nefretin gözünü kör ettiği kesimler tarafından inceden inceye karalanmaktadır.
Türkiye’den ve başkan Erdoğan’dan nefret eden ve koronayı Türkiye’nin icad edip yaydığını iddia eden kafayı yemiş kimi Araplardan bahsetmiyorum.
SUBLİMİNAL MESAJ
Türkiye’deki gözünü nefretin kör ettiği kesimden bahsediyorum.
Dün internet üzerinden medyayı tararken karşılaştığım subliminal (Kişinin bilinç altına gönderilen gizli)bir mesajı bugün sizlerle paylaşmak istedim.
Başkan Erdoğan nefretiyle yayın yapan bir mevkutenin(günlük gazete) haberlerini okurken fark ettim.
Bu mevkute adını vermediği bir doktor ile yaptığı söyleşide tam subliminal mesaj diyebileceğimiz bir yöntem uygulamış.
Kendisiyle söyleşi yapılan adı verilmeyen bir doktor koronanın son evresine gelen hastalara bakan ünitenin başındaymış.
Söyleşinin içinde devletin bu önemli hastaneye ve birime gereken özeni göstermediği hatta gözlük ve maskede bile cimri davrandığı(2 gözlük ve 20 maske veriliyormuş) dahası işin uzmanı kimi sağlıkçıların hizmet etmekten mahrum bırakıldığına değinilmiş.
Bu bölümü okuyunca ister istemez hükümet hakkında soru işaretleri beliriyor insanın zihninde!
KHK’LI SAĞLIKÇILAR!
Aynı mevkutenin başka bir haberinde korona aşısı bulmanın umudu(!) haline gelmiş bir doçentin KHK’lı olduğu için hükümet tarafından dikkate alınmadığını gündeme getirmiş.
Yani böylesine umut haline gelmiş birine ilgi göstermeyerek aslında korona ile mücadelesinin ciddiyetsiz olduğu mesajı verilmeye çalışılmış.
FETÖ’cü KHK’lılara selam mesajını içermesi ise haberin ayrı bir boyutu.
ÇİN’İN BAŞARI ÖYKÜSÜ
Mevkute öte yandan Çinli bir gazeteciyi konuşturarak Çin devletinin uygulamalarını göklere çıkarmış.
Oysa Çin’in kapalı ve baskıcı bir devlet olarak başarılı olduğu hususu tartışmalıdır.
Çünkü korona aralık 2019 da tespit edilmiş ancak 23 Ocak 20202’ye kadar Çin tedbir almamış bu arada hastalık yayılmış, gündeme getirenleri de cezalandırmıştır.
Çinli gazeteci sadece Vuhan eyaletinde alınan tedbirleri anlatıyor.
Tamam da Vuhan dışında neden hiçbir vaka gündeme gelmiyor. Taa Amerika’ya sıçrıyor da 1.5 milyarlık Çin’in öteki eyaletlerine neden sıçramıyor? Cevapsız bir sürü soru var.
Çin’in başarılı olduğunu kabul edelim tamam da, Türk hükümetinin eleştirildiği haberlerin arasında Çin’in göğe çıkarılmasının mesajı nedir?
VEFAT EDEN GİŞE MEMURU?
Mevkute bunlarla yetinmiyor hükümet üzerindeki endişeleri artırmak için bir de vefat eden
bir memur haberine ve CHP’li bir vekilin konuyla ilgili soru önergesine yer vererek devletin gerçekleri gizlediğini ima etmeye çalışıyor.
Nefret iliklerine kadar öylesine işlemiş ki böylesine birlik olunması ve yönetime destek verilmesi gereken hassas bir dönemde bile habercilik yaparken kendi hükümetini sırf Erdoğan başta diye karalamayı marifet sanıyorlar!
Neyse ki bunların gazeteleri de televizyon kanalları da destekledikleri siyasi partileri de artık toplumun yeterli desteğinden mahrumlar. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar.
Toplum itibar etmiyor ama saf muhafazakârları yanlarına alarak gündeme gelmeyi başarabiliyorlar!