Bu oyun anlayışı, bu ağırlaşan oyun temposu, bu enerji azalması, bu kadro daralması, Beşiktaş’ı lig ikinciliğine taşıma güveni vermiyor. Biliç son maçlarını tempoyu düşürerek, topu kendi alanında tutup, hızla ileriye vermeyi planlayarak oynamakta. Ne var ki bu ilkeler kâğıt zerinde yeterli ilkeler olsa da uygulaması yetersiz. Topu iyi zamanlama ile öne çıkarma, kenarları kullanma becerisi, gürül gürül akan derenin kuruması gibi, suyunu çekti.
Evet, bu ilkeleri saptamaya iten öncelikle kadro daralması. Sakatlıklar teknik adamın hamle olanaklarını, seçme rahatlığını, rotasyon yapabilmesini kısıtladı. Peş peşe tempolu oyunlar, adam değiştirme olanakları tükenmiş takımın yıpranmasına neden olabilir. Ki zaten oldu. Bu tempo gazının kaçması, üstüne bir de üç birinci onbir adamının (Olcay, Veli, Franco) sarı kart sınırında bulunması nedeniyle de devam edecek... Yakalanan umut hem iştah açtı hem yitirme korkusunu getirdi! Artık her maç final değerinde... Bu da bir tedirginlik yaratmakta.
3.yarışı için takımın kredisi çok, ama ikincilik için hiç yok! Kalan maçlardaki rakipler Avrupa’ya çıkma ve ligde kalma amacı olan rakipler. (Konya-d, F.B, Sivas-d, K.Paşa, Elazığ-d, G.Birliği). Gevşemeye düşecekler yok...
Oğuzhan, Jones mutlaka hızlanmalı... Serdar durumu idare edecek çizgiye ulaşmalı... Uğur Boral da öyle... Olcay eski havasını bulmalı. İsmail ilk 90 dakikasını oynadı, ancak eski kıvamında değildi. O düzeyini hemen bulursa iyi olur. Onun 11’de olmasını sağlayan, sağda adam kalmamasıydı. Gökhan ve Holosko’nun yokluğu, Atiba denemesinin iyi sonuç vermemesi ya da onun başka görevde daha iyi olması, Olcay’ı sağa almaya ve solu da İsmail-Motta denemesine itti Biliç’i... Bu da bir çözüm olmadı. Ama başkası da yok gibi...
Bir de savunma göbeğini ele almak gerek. Dany-Franco ikilisi temposuz zamanlarda hiç aksamıyorlar nerede ise... Ne var ki hızlı atak yediler mi ağır kalıyorlar. Bunun da geliştirilmesi gerekir.
Bunlar için ne kadar vakit var?
Beşiktaş’ın içinde taşıdığına inandığımız gücü, ikincilik kovalamasına yeter, ancak bu gücün dışa çıkması için yapılması, ivedilikle kazanılması gerekenler var...
Yaşanan formsuzluklar, sakatlıklar, ceza sınırında bulunmalar biraz karamsarlık yaratıyor, ama futbolda garantiler olmadığı gibi, umutsuzluk da yok.