Çocuklarının geleceğinden endişe duyan anne-babalar, “Oğlum garanti olsun, devlet kapısına kapağı at. Ne olur ne olmaz” diye öğüt verirler.
Trabzon ve G.Saray da dün maça başlarken, zor zamanlarında kapağı atacakları garanti bir yer arayışı içindeydiler. Ne de olsa genlerine işlemiş baba nasihatı var... Risk yüklenmediler. Maç ortada geçiyordu.
İki taraf da, sahanın ortasında oyalanırken; canları sıkıldı ve bu yüzden birbirleriyle dalaşmaya başladılar. Hatta dalaşmayı bırakın, Ömer Bayram, bir ikili mücadele sonrası Pereira’ya resmen esaslı bir Osmanlı tokadı yapıştırdı. Kurallar kırmızı diyor, Trabzonlular da bunu hakeme öfkeyle hatırlatıyor ama; Ali Palabıyık “Piyasalarda Black Friday günleri var. Bilmiyor musunuz, her şey yarı yarıya” diyerek, indirim yapıp sarıyı çıkarttı. Rezalet!
***
Osmanlı tokadı olayının bir faydası oldu. Temkinli, garantici ve sağlam kapı arayan taraflar; birbirlerine hırslanmalarının tepkisel gücüyle, maça asılmaya başladı. Gene bir şey yapamıyorlardı. Fakat bu kez, bir nebze olsun heyecan dozajı yükseldi. Yoksa kalite gene yerlerde sürünüyordu... Şutsuz, pozisyonsuz ve golsüz boş heyecanı ne yapayım. Bize futbol lezzeti gerek. O yoktu!
Koca bir ilk yarı didişmeyle/çekişmeyle/faullerle/taçlarla geçti. Devrenin sonlarına doğru, biraz kıpırdadılar; hepsi o kadar!
***
İkinci yarı başladığında, tarafların “3 puan almak için, bir şeyler yapmak lazım. Durduk yerde vermezler” diye; nihayet çabalamaya niyetli oldukları görüldü. Bu gayrete ödül, Sörloth’dan Trabzon’a geldi. Nasıl öyle rahat vurdurdular?
G.Saray golden sonra, neredeyse ölümüne yüklendi. Israrının karşılığını gördü ama, 3 puana yetmedi.