Bu hafta yaşanmış bir hikaye anlatacağım.
Yıl 1951 sanayici İzzet Baysal kendisine “sanayici” ünvanını kazandıracak olan döküm fabrikasının resmi işlemlerini tamamlamıştır.
Mimarlık eğitimi alan, sonrasında mimar-müteahhit olarak çalışan ve İstanbul’da inşaat malzemeleri satarak ticarete de atılan Baysal’ın gönlünde yatan aslan sanayiciliktir.
Üretim izni alınmış, alt yapısı tamam olmuş fabrikada ilk üretimin yapılacağı güne kadar Almanya’dan sahasında uzman bir profesör de çalışmıştır. Alman profesör, İzzet Baysal ile aynı evi paylaşacak kadar bu işe gönül vermiştir.
Uzun zaman uğraşılmış, fabrika için Baysal varını yoğunu harcamıştır. Hayali, döküm fabrikasını kurmak ve yerli üretim ile sektöre adım atmaktır. Yani bu iş ya olacak ya olacaktır...
Alman profesör Stotz her türlü hazırlığı yapmıştır. O gün ilk döküm işlemi gerçekleşecektir. İzzet Baysal için evladı kadar kıymetli olan fabrikası o gün iş başı yapacaktır.
Döküm yapılacak bölümün başına gelirler. İzzet Baysal, çalışanlar ve profesör Stutz hazırdır. Start verilir. Beklerler ama sonuç hüsrandır. Bir daha denerler olmaz sonra bir daha...
Bu denemeler günlerce sürer. Bir şeyler ters gidiyordur ama bulmak büyük meseledir. Profesör çok büyük mahcubiyet içindedir. Denemeler devam eder sabırlar son haddesine gelmişken işçiler arasında namı Kör İzzet Usta olan emektar bir usta Baysal’ın yanına yanaşır ve bir teklifte bulunur.
Garip olan şudur ki namlı profesör bile bu işi becerememişken İzzet Usta’nın dediği işe yarayacak mıdır?
Baysal bir günlüğüne izin verir profesöre ve kendisi yanına İzzet Usta’yı alır ve ustanın dediği şekilde işlem yapılır.
Herkese ve başta Baysal büyük heyecan içindedir.
Beklediklerine değer ve tüm fabrika bayram eder.
Sonunda üretim gerçekleşmiştir.
Alman profesörün yapamadığını Kör İzzet Usta yapmıştır.
O günden sonra İzzet Usta, Baysal’ın vazgeçilmez ustalarından olur. Baysal adaşına hep sahip çıkar.
Sonrası malum Baysal hayırseverliğiyle anılacak dopdolu bir hayat yaşar. Sayısız sağlık ve eğitim tesisi bağışlar tüm memlekete...
İki İzzet’in hikayesinden bizim hissemize düşen nedir?
Baysal’ın adaşına olan inancı mı?
İzzet Usta’nın bilgisi ve becerisinin imkan verildiğinde neleri başarabileceği mi?
Bazen büyük meselelerin çaresinin hemen yanı başımızda oluşu mu?
Artık herkes nasibi oranında hissedar olacak. Bize kalan ise iki İzzet hikayesini sizinle paylaşmanın bahtiyarlığı ve şimdi toprak olmuş iki İzzet’i rahmetle anmak olacak.
Sağlıcakla kalınız...