Oğuzhan, Tolga, Quaresma’yı ilk onbirine almayan, 5 yeni futbolcusunu sahaya süren Beşiktaş; sanki hiç risk yüklenmemiş gibi rahat/tempolu/güvenli futboluyla, maça sıkı girdi... Karabük, rakibinin “Agresif baskı” uygulayan tehditkar tavrından sinme işareti göstermeden, soğukkanlı kalmayı başardı. Hatta 1-0 geriye düştükten sonla bile, yediği gole “Olur böyle şeyler” tevekkülü gösterdi. Paniğe kapılmadı. Ama bu serinkanlı futbol; etkin/hırslı/tempolu Beşiktaş’a karşı ilkyarı mücadelesinde, hiçbir yarar sağlamadı. Goller arka arkaya geldi.
***
Ama ikinci yarının hemen başında; Karabük oyundan düşmeyen tavrını, golle ödüllendirmeyi başardı. Bu dikleniş, Beşiktaş’ı biraz sarsttı ve şaşırttı. Baskısını dizginlemeye, temposunu kontrol altında tutmaya, rakibinin olası sürprizine karşı hazıklıklı olmaya zorladı. Yani farka gidicek sanılan maç, dengelenmeye başladı. Şenol Güneş, hemen Oğuzhan’ı devreye soktu. Doğru bir hamleydi.
Ama Oğuzhan olmadan maça başlama kararı tartışılır... Ayrıca; elinde Adriano gibi uluslararası bir değer varken, onu kenarda bekletmenin izahı zordur. İyi işler yapsa da, Tolgay bu ikisinden önemli mi?
***
Yediği şok golle Beşiktaş’ın içine kurt düştü ve rahat götüreceğini sandığı maç bir anda risk yüklendi. Bu durum oyun anlayışını da bozdu. İlk yarıdaki kendine güvenli etkili futbol, kuşkuya teslim oldu. Karabük can sıkıyordu.
Bereket versin; Dany’nin penaltılık hareketi, maçın üstündeki kara bulutları dağıtan fırsat oldu. Aksi takdirde, her şey olabilirdi.