Ogün Samast konuşmaya başladı. Hrant Dink suikastinin üzerindeki sis perdesini aralamaya yeter mi bilinmez ama soru işaretleri artmaya başladı. Soru işaretleri iyidir, sorgulamayı ve gerçeği gün yüzüne çıkarmayı sağlar. 19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen Hrant Dink suikastiyle, 9 Ocak 2013 günü Paris’te gerçekleşen ve PKK’lı üç kadının öldürüldüğü suikast arasındaki ortak noktalar, cinayetlerin odağına ilişkin olarak da ipuçları taşıyor.
Paris suikastini yakından takip etmeye çalışan bir gazeteci olarak suikastin “etkili ama yetkisiz” olan devlet içine sızmış birimlerle bağlantılı olabileceğini hep düşündüm.
Tıpkı Dink suikasti gibi...
Hrant Dink suikastinde de ipin ucu dönemin etkili ve yetkilisi isimlere çıkıyor.
İki suikastte de etnik yapılar üzerinden iç barış hedefleniyor.
İki suikastte de benzer tetikçi profilleri var. Ömer Güney ve Ogün Samast.
Genç, miliyetçi, “öfkeli”...
Ve kısa sürede yakalanıyor iki tetikçi de... Ya da yakalatılıyorlar.
Paris suikastinin zanlısı Ömer Güney, örgütün içine sızarak kurbanlarının burnunun dibine kadar sokulmuş.
İki suikastte de, etnik farklılıkların üzerinden bir hesaplaşma çabası seziliyor.
Paris suikasti çözüm sürecine karşı bir sabotaj girişimi. 7 Şubat sürecinin yarattığı atmosferi yaratma amaçlı ancak bu girişim başarısızlıkla sonuçlanıyor. Çözüm süreci rayından çıkmıyor. Hrant Dink suikastinde Türk-Ermeni gerilimi yaratılması hedefleniyor ancak sokaklarda “Hepimiz Hrant’ız” sloganları bu çabayı da sonuçsuz kılıyor.
Hrant Dink suikastinin aydınlatılması, Paris suikastinin arkasındaki dinamiklerin aydınlatılmasına da yardımcı olacak. Varolan ve yok edilmesi gereken gaddar bir cinayet mekanizması bu iki olayın ortak faili gibi duruyor.
CIA işkence mi yapıyormuş?
ABD gizli servisi CIA’nin “geliştirilmiş sorgulama programı” adı altında ağır işkence uygulamalarına ilişkin rapor geride bıraktığımız hafta içinde yayınlandı.
CIA’yi bir taraftan işkenceleri nedeniyle “harcayan”, diğer yandan da bu konudaki olası yargılamaların önüne geçmek için de “ortalığı süpüren” rapor aslında malumun ilanı. İyi de neden açıklandı bu rapor? CIA, daha önce hiç işkence yapmadı mı? Dünya kontrgerilla sisteminin kilidi CIA’de değil mi? Dünya çapında darbeleri toplum mühendislikleri yapmadı mı ABD gizli servisi?
İşkence yöntemlerinin işe yaramadığını ve gerekli bilgilerin gözaltındakilerden alınamadığını da bu rapor itiraf ediyor.
Raporda anlatılan işkence yöntemleri, CIA’nin sorgulama teknikleri düşünüldüğünde buzdağının ucu bile değil, o uçtaki buz parçasıdır sadece.
“CIA’nin işkence raporu” dendiği zaman halen yazılan değil, yazılmayan haberdir. Anlatılan değil, anlatılmayan gerçeğin ta kendisidir.