Bunu ben söylemek istemezdim, ama görünen köy de kılavuz istemiyor: Tunus’ta iki yıl önce başlayan ‘Arap baharı’, iklimin erken bahara yüz tuttuğu şu sıralarda, yine Tunus’tan başlayarak ‘Arap kışı’na dönmek üzere...
İki yıl önce rejime kafa tutarak kendini yakan bir gencin cenazesiydi çırayı tutuşturan, bu defa yeni rejimin muhalifiyken suikasta kurban giden siyasi parti liderinin cenazesi... Cenazenin kalkacağı bugünü, öldürülen Chokri Belaid’in görüşlerine sempati duyan sendikalar genel grev günü ilân ettiler.
Sıradan bir eylem mi? Olabilirdi, ama Tunus’u geçmişte yönetmiş Fransa kendi okullarını iki günlüğüne kapalı tutacağını açıklayarak, gelişmelerin beklenmeyen sonuçlar doğurabileceği görüntüsünü vermeseydi...
‘Arap baharı’ deneyimiyle Ortadoğu’da ve Afrika’nın kuzeyindeki bazı Müslüman ülkelerde demokrasiye geçişe göz yumanların ortaya çıkan tablodan memnuniyetsizlik duyduğunun işaretleri alınıyordu. Şimdikine benzer sonuçlar çıkacağını öngörerek, aynı ülkelerde, halk kitlelerinin diktatörler elinde ezilmesine geçmişte göz yumanlar, yeniden demir elli yönetimlere geçiş için sanki devredeler...
Hiç değilse öyle bir görüntü var. Değişimini Fransa’nın yönlendirmesiyle gerçekleştiren Libya dışındaki olup bitenlerden memnun olmayanlar, en köklü alt-üst oluşların yaşandığı Mısır ile Tunus’ta kitlelerin hareketlenmesine umut bağladılar.
Mali’de ve Cezayir’de de askeriyle etkisini artırmanın peşinde Fransa...
Tabloyu bozan, Mısır’da yaşananlar... Uzun yıllar askeri diktatörlük altında ezilmiş halkı demokrasi yoluna bebek adımlarıyla alıştırmadan, pek çok haliyle eski rejime benzer bir tepeden yönetim modeli uygulanacağı izlenimi veren yanlış davranışlara sahne oldu Mısır... Değişimi getiren hareketlenmenin başlatıcısı Tahrir Meydanı, şimdilerde, eskisinden daha kalabalık toplumsal protestolara sahne oluyorsa sebebi budur.
Mısırlılar tanışmak istedikleri demokrasi yerine, yönetimde şahısların değiştiği eski rejim benzeri bir yapının kendilerine dayatıldığını düşünmeye başladı...
Yolun başında her çevreden destek alan değişim ve dönüşüm, Mısır’da kendini dışa vuran aculcu tavır ve farklı renkte aynı kumaş görüntüsü sebebiyle eskisi kadar makbul bulunmuyor.
İçte de dışta da...
Çileyi ise en çok Suriye halkı çekiyor... Başlarda geniş destek gören Suriye muhalefeti, Beşşar Esad gidince yerini Mısır’dakine benzer bir yönetimin alabileceği endişesinin etkili çevrelerde uç vermesi üzerine, zora düşmeye başladı. Sanki bir el frene basmış gibi oldu. Kısa sürede olabilecek rejim değişikliği zamana bırakıldı.
Eğer gelişmeler olumsuz beklentiler istikametinde devam ederse, Arap Dünyası’nda iki yıllık deneyimin rafa kaldırılması söz konusu olabilir. Dökülen ve bundan sonra da dökülecek kanlar boşuna akmış sayılacak.
Yalnızca Arap Dünyası mı etkilendi bu süreçten? ‘Türkiye modeli’ türü bir değişim beklentisi gerçekleşmeyince bizim ülkemize ve Ak Parti’ye bakışta da bir farklılaşma olmadı mı? Benim baktığım pencereden algılamada farklılaşma olduğunu görüyorum. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın giderek sertleşen Batı-karşıtı söylemi onun da bunu fark etmesinden kaynaklanıyor olabilir. Korkarım söylem tersine sonuç veriyor...
Cenaze görmekten gına geldi.