Malum, 17Aralık’ta, üç bakan yakınlarının evlerine yapılan baskın ile çocukları gözaltına alınmıştı. Ardından 25 Aralıkla bazı iş adamlarının da çeşitli imar yolsuzlukları bahanesi ile gözaltına alınması ve mal varlıklarını dondurma kararı verilmiş ancak uygulanamamıştı.
Bu her iki olayda bazı yanlışlıklar var. Ama o yanlışlıkların karşılığı önerilen tedbirler çok abartılı. Her şeyden önce, servet nasıl elde edilmiş ona bakmak lazım. El konulan varlıklar sözü edilen yolsuzluk miktarının iki üç katını geçmemesi lazım, ama biz tüm varlığına tedbir getiriyoruz.
Türk siyaseti, bakanların, başbakanların yakınlarının karıştıkları veya karıştırıldıkları olaylar ile doludur. 1950’den sonra gelen bütün Başbakanların, bazı bakanların yakınları parasal bir yolsuzluğa karıştırılmıştır. Bir bakan ailesi ve akrabalarını kendilerine hissettirmeden takibe almaz ise, birileri onlara yanaşır ve onlara belli etmeden bir olaya karışmalarını sağlar.
İş adamlarının suçlaması da pek zorlama ile olmuş. Bu kişilerin Başbakan ile ara sıra görüşebilenlerden olması, onların aylarca dinlenmesine ve bazı cümlelerinden dolayı sorguya alınma istemi doğurmuş, ortak yanları da imar ve arsa alımları.
İmar yolsuzluğu çok geniş bir kavram. Oturduğunuz bina yeni ölçüm metotları ile yer ve yükseklik, belediyeye verilmiş projeye uygunluk bakımından incelenirse siz “yolsuzluk içinde” olursunuz.
Mevcut düzenleme ile nüfusumuzun çok büyük bir kısmı kaçak binalarda oturuyor. Binayı ben yapmadım demeniz, sizin kaçak yapı kullanma ve suçlu olmamanızı sağlamıyor. Yeter ki birileri sizinle uğraşsın, onu iş edinsin.
Şu gerçeği belirtmek isterim ki, ülkemizdeki mevzuat hazretlerine tam uymak için yola çıkmış iş alemimiz başarılı değildir. Mutlaka mevzuata uymayan bir şeyleri var. Aksi halde iş yapmak mümkün değil. Bir iş adamı grubunun 37 yıl önce deniz kenarında yaptırdıkları villalar, birinci dereceden sit alanına alınmış. Ben araziyi çok iyi biliyorum. Orada bina yapılırken bana da teklif edildi. Benim maddi imkanım olmadığı için girememiştim. O yer kısmen makilik ve kayalardan ibaret. Sit alan olma vasfı yok. Ama birileri sit alanı deyiverince al sana bir problem. Çözümü, genelde maalesef rüşvet. Sit alanı kanunu 1983 Temmuz tarihli, adamların evleri ondan on yıl evvel yapılmış, orada bir tadilat yapılması dinlemeye takılıyor ve aylarca dinleme yapılıyor. Devletin işi gücü kalmamış kim ne almış, nasıl bir bina yapmış, kaçak yapılaşma adı altında soruşturma, malının tümüne tedbir koyma. Bu zihniyet olsa olsa kabile devletinde olur. Çünkü, nüfusumuzun çok büyük bölümü kaçak yapılaşmada yaşıyor. Onlar da dinleniyorsa vay halimize.