Paul Craig Roberts bugünlerde olup bitenleri yazıyordu. 13 Mart 2014 tarihli yazısında "Washington BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkelerini ayırmayı hedefliyor. Çünkü bu ülkeler ayrı bir döviz bloku kurup ABD dolarının kullanımından kaçınmalarını engellemek istiyor." Diyerek Ukrayna krizine vurgu yapıyordu.
İki ateş arasında kalan Alman siyaseti sancılı bir süreçten geçiyor. Geçtiğimiz yıl savaştan aylar önce Kuzey Akım 2 boru hattının tarihin karanlık sularına gömüleceğini yazmıştı bir İngiliz gazeteci. Merkel-Putin ilişkisini Molotov-Ribbentrop yakınlaşmasına benzeten The Guardian yazarı Patrick Wintour bir kehanette bulunmadı. Çünkü Almanya'nın kendisine verilen ödevi harfiyyen yerine getireceğinden emin.
Willy Brandt ve yakın zamanda da Merkel Doğu Politikasıyla bir anlamda Ruslarla temas halindeydi. Ancak Ukrayna krizi Almanya'nın enerjisini kesti. Şimdilerde Leopard2 tanklarının Ukrayna'ya teslim edilmesi için sıkıştırılan Berlin hükümeti zor günler yaşıyor.
Alman Şansölyesi Scholz'u sıkıştıran koalisyonun Yeşiller Partisi. Yeşiller, Ukrayna'dan (Londra ve Washington) gelen bütün talepleri karşılamak için koalisyon hükümetine baskı yapıyorlar. Medyanın tepkisini çeken Yeşiller Partisi'nin savunma bakanı Lambrecht'in her an görevinden istifa edebileceği yazılıyor.
Koalisyonun SPD'li yöneticileri de "Ukrayna'ya savaş süresince kırmızı çizgimiz yok" mealinden açıklamalar yapıyorlar.
Polonya'dan yükselen sesleri de görmemek imkansız. 2. Dünya savaşında olup bitenlerden dolayı Almanya'dan yüksek tazminat isteyen Polonya'nın bu tazminatı ne anlama geliyor sanırım apaçık ortada.
Polonya Başbakanı Morawiecki, Der Spiegel dergisine yazdığı makalede Alman kamuoyunu savaşa ikna edecek tazminat taleplerini izah ediyor. Polonya'nın kayıplarının 1,3 trilyon euro olarak tahmin edildiğine işaret ederek, milyonlarca Polonyalının 2. Dünya Savaşı sırasında maruz kaldığı inanılmaz insani ve maddi kayıpların hiçbir zaman tazmin edilmediğini vurguluyor.
Polonya'nın esas talebi Almanya'yı savaşa dahil etmek. Polonya hükümetinden gelen açıklama doğrudan olmasa da dolaylı olarak savaşın taraflarını ortaya koyuyor: "Madem Almanya, Ukrayna'ya istediği Leopard 2 tanklarını vermiyor. O halde biz daha önce Almanya'dan aldığımız Leopard'ları vereceğiz."
Bu arada geçtiğimiz ay Almanya'da yaşanan darbe soruşturması toplumsal tepkilerin önünü almak ve savaşa karşı tutum sergileyecek muhalefeti dizginlemek için abartılmıştı. Tutuklanan yaşlı darbeciler zaten hiçbir zaman modern Almanya'yı kabul etmiyorlardı.
Almanya üzerindeki ABD, NATO, AB zincirinden kurtularak politika geliştirebilir mi? Mümkün görünmüyor. Üstelik koalisyon hükümetleri böyle kritik dönemlerde yapısal çözümler geliştiremeyeceği gibi siyasal zeminde kan kaybına da neden olacaktır.
Küresel rekabette taraflar belli. Bu ayrışmada Türkiye bağımsız politikalar geliştirebiliyor ve krizi en az hasarla atlatmanın yolunu arıyor. Ticaret hacmimizin yüksek olduğu Almanya'nın ayakta kalması çok önemli. 2022 büyüme rakamları kötü değil ancak küresel cari fazla liderliğini Çin'e kaptırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ay Almanya'ya ve Polonya'ya bir ziyarette bulunacak. Berlin'de Ukrayna, Libya, Yunanistan gibi konular değerlendirilecek. Türkiye-AB-Almanya ilişkileri masanın gündeminde olacak. Tabi daha da önemlisi AB'de artan enerji ihtiyacı için Türkiye'nin rolü gündemde yer alabilir.