CHP ve MHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, Filistin’in 29 Kasım 2012’de BM’de ‘devlet’ olarak kabul edilmesini kendine mal etme çabası ters tepti.
İhsanoğlu, “BM’deki oylama öncesi Alp dağlarında kayak yapıyordu” iddiasına cevap verirken, “Filistin’in devlet olarak kabul edilmesini kendisinin sağladığını” öne sürdü ve kendi hikayesini anlattı:
“Ben bunları sağlarken, bir zatı muhterem o gün toplantıya denk geldi. BM salonu, Filistin heyeti başka tarafta, Türk heyeti en sonlarda oturuyor. Bizim sağladığımız oylarla Filistin BM gözlemci üyesi oldu. Alkış kopunca, o zat koşarak aşağı inip Abbas’ı kucaklıyor. Neden, ilk fotoğrafta o çıksın diye...”
‘Nezaketi’ ile tanıtılan İhsanoğlu’nun ‘bir zatı muhterem’ dediği kişi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu!
Yani ‘Eski dostuz’ dediği, 9 yıldır İİT’de kendisine destek veren kişi!
Hikaye de farklıydı.
Oylamadan bir yıl önce 13 Eylül 2011’de, Başbakan Erdoğan, Kahire’deki Arap Birliği toplantısında “BM’de Filistin’i devlet statüsünde göreceğiz” demişti ve bu sözleri dünya gündemine oturmuştu.
O günün gazetelerine bakın:
New York Times: Erdoğan’ın Ortadoğu’daki büyüyen konumu ve nüfuzunu kullanarak İsrail ve ABD’ye meydan okudu.
The Times: Erdoğan İslam dünyasının yeni sesi.
Guardian: Analistler, Erdoğan’ın Türkiye’nin bölgesindeki etkisini artırmayı ve İsrail’i yalnızlaştırmayı amaçladığını düşünüyor.
Financial Times: Kahireliler, “Erdoğan’ın duruşu birçok Arap liderine göre çok daha iyi. Erdoğan liderimiz olsaydı Kudüs’ü kurtarırdık” diyor.
O sırada Davutoğlu, Filistin için ülkelerle görüşmelere başlamıştı bile. Oylama öncesi de New York’ta Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’la ‘oy verecekler, çekimserler, vermeyecekler’ çetelesini tutmuş; üye ülkelerin liderleriyle görüşmüş; son olarak BM Genel Kurulu’na hitap ederek ‘evet’ oyu istemişti.
Yani, ‘toplantıya denk geldiği’ doğru değildi.
Genel Kurul’da Türkiye ve Filistin heyetlerinin uzak olması da ‘tercih’ değil, BM’nin oturma düzeni nedeniyleydi.
Ayrıca Mahmut Abbas’ın “Türkiye’ye ve Türk halkına minnettarız” sözleri de ortadaydı.
Son olarak, Filistin’in bu zaferi New York’taki Türkevi’nde kutlanmıştı!
Ya İhsanoğlu?
Google 26 Kasım’da Viyana’da bir sempozyuma katıldığını yazıyor.
Gelmişken Avusturya Alpleri’nde kısa bir tatil yapıp Cidde’ye dönmüş olabilir miydi?
Zira kendisini New York’ta gören olmamıştı!
İhsanoğlu’nun “Filistin’i önce UNESCO’da kabul ettik, ben UNESCO’da çalıştım” sözleri de izaha muhtaç.
Çünkü 31 Ekim 2011 gazeteleri, “Türkiye, Filistin’in UNESCO üyeliğini öneren karar tasarısının ortak sunucuları arasında yer alarak aktif destek verdi” diye yazıyordu.
Aynı gün ABD karara tepki olarak ‘aidat ödemeyeceğini’ açıklarken, Türkiye, “2012 ve 2013 yılları için katkı payımızı erken ve peşin ödüyoruz, üstüne de her yıl 5 milyon dolar gönüllü katkı vereceğiz” diyordu. Çünkü bu para Filistin de dahil dünyadaki tüm muhtaç çocuklara gidiyordu.
***
İhsanoğlu’nun “Filistin ve Gazze liderlerini ben buluşturdum” iddiası ise en azından ‘eksik’...
Çünkü Türkiye’nin Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile bu sürecin en aktif çabayı gösteren ülkesi olduğu ve İİT’yi de teşvik ettiği gerçeğini içermiyor.
Oysa Türkiye, Filistin’de, Gazze’de, Somali’de, Myanmar’da İİT’nin inisiyatif almasını teşvik etti hep. Ancak İİT bu inisiyatifi almayınca, bu konuları dünya gündemine Türkiye getirdi, yardımları da başlattı. (Türkiye 2012’de, uluslararası insani yardımda ABD, AB ve İngiltere’den sonra 4. sıraya yükseldi.)
- Örneğin kuraklık ve açlığın vurduğu Somali’ye dünyanın dikkatini çeken 2010’da Türkiye oldu.
İİT, ancak Türkiye’nin çağrısıyla 17 Ağustos 2011’de İstanbul’da Somali zirvesi yaptı.
Ertesi gün 18 Ağustos 2011’de Somali’ye gitti; bir ay sonra da BM Genel Kurulu’nda Somali’yi anlattı.
İstanbul zirvesinde İhsanoğlu, “Somali için 500 milyon dolara ihtiyaç var” demişti; sadece Türkiye 640 Milyon TL ayni ve nakdi yardım yaptı!
İhsanoğlu ise 8 yıllık İİT Genel Sekreteri olarak ilk kez ancak 8 Ekim 2012’de Somali’yi ‘ziyaret’ etti!
- Myanmar’da Budist hükümetin desteğiyle soykırımına uğrayan Arakan Müslümanları için de önce Türkiye harekete geçti. Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu refakatinde 11 Ağustos 2012’de yardıma gitti Arakan’a.
İİT Genel Sekreteri İhsanoğlu ise 2 ay sonra, 15 Ekim 2013’te...
Yanında, kendisini buna teşvik eden Davutoğlu ile birlikte...
Davutoğlu o gün, “İİT Genel Sekreteri İhsanoğlu’nun katkılarıyla ziyaretin planlandığını” söyleme nezaketinde bulunmuştu.
İhsanoğlu neden bu kadar beklemişti?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “57 ülkeyi başarıyla yöneten bir kişi” dese de ortada ne yönetme, ne politika ve öncelik belirleme, ne de bir koordinasyon görünüyor. Öncülüğü Türkiye yaptı, İhsanoğlu’nu ‘teşvik etti’ ve İİT Türkiye’nin arkasından gitti hep.
“Ortam hazırlansın ben üstüne konayım” duygusu veren hareketler bunlar.