Halk Partisi’nin bir takım ‘şaşkın seçmen’lerden rey alabilmek için ‘omurgasız sağcılar’ istihdam etmişliği çoktur. Biz, böyle hevesli şahsiyetlere ‘sağcı kurşun asker’ diyoruz.
Hakkını teslim etmek lazım, MHP bu konuda ahlaklı davranıyor. ‘Solcu kurşun asker’ kontenjanı açmıyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu ‘sağcı kurşun asker’ midir?
Bilmiyoruz.
Çünkü, Ekmeleddin Bey’in sağcı olup olmadığını bilmiyoruz.
Doğru, ‘sağ ortamlar’da neşv ü nema buldu. Oraların ‘imkan’larından istifade etti. Ama kendisi sağcı mıdır, buna dair görünür bir ‘alamet’e sahip değiliz.
Solcu mudur?
Bunu da söyleyemeyiz.
Sağcılık da, solculuk da, onun için bir ‘paye’ olurdu.
Güya, Kemal Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin Bey’i keşfetti ve gitti, ‘çatı adayı’ olarak MHP lideri Bahçeli’ye sundu.
‘Güya’ diyorum, çünkü Kemal Bey yüz sene düşünse, aklına Ekmeleddin Bey gelmez.
Öyle tahmin ediyorum, o ismi birileri önce MHP’ye benimsetti.
Bahçeli’nin ikna olmasında Tuğrul Türkeş’in katkısı olmuştur. Çünkü, babası Alparslan Türkeş dolayısıyla, Ekmeleddin Bey’in ismini işitmiş olması muhtemeldir.
Hürriyet gazetesinin eski, sitayişkar haberlerinden anlaşılıyor ki, Aydın Doğan’ın, Ekmeleddin İhsanoğlu ile mazisi, Devlet Bey’den de, Kemal Bey’den de fazla.
Şu halde, Aydın Bey’in içinde bulunduğu çevrenin, bu ‘icat’a katkısı olduğu düşüncesi mesnetsiz sayılmaz.
Hissiyatıma göre, teklif önce MHP’ye benimsetildi, ancak CHP’lileri onore etmek için, teklif beyan etme imtiyazını, sureta, Ekmeleddin Bey’i rüyasında bile görmemiş olan Kılıçdaroğlu’na verdiler.
Bahçeli de, ‘güya’ alicenaplık gösterip, Kılıçdaroğlu’nun bu nazik teklifini kabul etti.
Sorumuz şu, CHP ve MHP, neden, kendi siyasi çizgilerine uygun birer aday göstermek yerine, ‘kurşun asker’ modeline müracaat ettiler?
Birinci sebep: Kendileri, kantara çıkmaktan çekindiler.
Yenileceklerinden emindiler.
Kendilerinin yerine, yenilecek birini istihdam ettiler.
Yani ‘dublör’ kullandılar.
Şöyle düşünelim. Mesela, Deniz Baykal, CHP’nin adayı olsun.
Ve seçimde, CHP’nin alabildiği yüzde 20 küsur oy oranından fazlasını alsın. Diyelim, yüzde 35 oy alsın.
Aldın mı başına belayı?
Yüzde 35 oy, hangi sebeple ve hangi şartlarda alınmış olursa olsun, sandıkta durduğu gibi durmaz. Gelir, Kılıçdaroğlu’na musallat olur.
Ya da, faraza, Meral Akşener çatı adayı olsun ve yüzde 40 oy alsın.
Al sana yeni bir MHP genel başkan adayı.
Dublör kullandılar ve ikisi de bu dertten kurtuldular.
Dublör olarak ‘kullanılmak’ nasıl bir şeydir, onu -CHP’lilerin yakıştırdığı isimle- ‘Ekmel Bey’e sormak lazım.
Sen git, CHP’nin nam-ı hesabına seçime katıl ve yenil.
Ekmel Bey’in ‘çizgisiz’ arkaplanı bunu kaldırır.
Kemal Bey’in ‘genel müdürlük’ performansı da, bu ‘çizgisizlik’le çelişmez.
Ama, yeryüzündeki bütün CHP’liler ‘çizgisiz’ değil.
‘Tamam, aday bu da, biz kimiz, bizim bir fikrimiz, bir fikir haysiyetimiz yok mu?’ diyecek çok CHP’li var.
Nitekim, sesleri de çıkıyor.
Olaya AK Parti zaviyesinden bakarsak, CHP’nin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tercih etmesi, 12 senelik AK Parti siyasetinin, ‘Yeni Türkiye’ olgusunun, CHP’yi siyaseten ezdiğinin, CHP’ye galebe çaldığının bizzat CHP tarafından itirafıdır.
Böyle yapa yapa, bir gün, ‘CHP siyaseti’ diye bir şey kalmayacak!
Hikayemiz, eğlenceli. Malzeme çok ve zengin.
Ama en eğlenceli tarafı, ‘himmet’ sistemi.
İhsanoğlu’nun seçim kampanyasını yürütmek için, CHP’li milletvekilleri, 9’ar bin lira teberruda bulunacaklarmış.
Yani, Baykal veya Nur Serter veya Akif Hamzaçebi veya Kamer Genç, ellerini ceplerine atacaklar ve Ekmeleddin Bey’e hayır hasenatta bulunacaklar.
Önümüz Ramazan-ı Şerif’tir. Fitre, zekat, tasadduk, infak, en ziyade bu mübarek ayda yapılır.
Ama hocalara sormak lazım, Ekmeleddin Bey’e hayır geçer mi? Bildiğim kadarıyla, maddi durumu iyi, çoğu CHP milletvekilinden daha varlıklıdır İhsanoğlu.
Bunun tersi olsa, mesela, AK parti, kalksa, Kemal Derviş’i Cumhurbaşkanı adayı yapsa...
Ben de, seçim zamanı, Kefken’de, Kumcuğaz veya Babalı’da bir yerde güneşleniyor olsam...
Hayatta, o dalgaların hışırtısını, iyot kokusunu, o imbatı bırakıp rey atmaya gitmem.