Olayı “sorun” olarak niteledim, evet.
CHP için nasıl bir “sorun” haline geldiği ortada. Ama bizzat kendisi için de “sorun” niteliği taşıyor olay.
Ve, ne CHP olayın “sorun” niteliğini görmezden gelebilir ne de bizzat İhsanoğlu’nun kendisi.
İhsanoğlu, mesela Ak Parti’nin adayı olsaydı, belki daha az sorun olacaktı, ama orada bile, Mısır vs olaylarındaki farklılaşma sebebiyle sorunlu bir alan bulunduğu ifade edilebilirdi.
Şimdi ise bir anlamda ortada “doku uyuşmazlığı” bulunan bir olgu ile karşı karşıyayız. Ve ortaya, CHP’nin mi doku değiştirdiği, yoksa İhsanoğlu’nun mu, tartışmasını çıkaran bir sorun çıkıyor.
CHP’deki tartışma anlamlıdır. CHP bir kimlik sancısı içindedir. “Ulusalcı çatı” diye nitelenebilecek blok, CHP’nin klasik çizgisi ile keskin bir çelişmeyi görmekte ve sesini yükseltmektedir. CHP’nin İhsanoğlu’nu aday göstermesi, bir yeni doğrultuya yöneliyor olmanın işareti ise bundan sonra bu grubun CHP’de devam etmesi, sadece, ikbal hesabı ile ilgili olabilir. “CHP elden gidiyor” ve siz hala orada duruyorsunuz. Önlerine çıkacak keskin sorgulama budur. Bu yüzden, çatlamanın derinleşmesi ve yeni partileşmeye yönelinmesi de gündem dışı değildir.
Tabii, sürecin patronu olan Kılıçdaroğlu da, eğer yeni bir yöneliş söz konusu ise bunun başlangıcı, sonu nedir, neden bu yola girildi ve nereye varılacak, böyle bir yönelişin partiye getireceği - götüreceği nedir’i hesaplamış ve bunu parti kurulları önüne getirmiş, oradan onay almış olmalıdır. Günü birlik bir siyasetten mi söz ediyoruz, yoksa gerçekten tarihi bir viraj alımı mı söz konusudur, sorusu parti bünyesinde sorulacaktır.
Ben, CHP’nin muhafazakar bir açılıma yönelmesini olumlu bulurum. Hatta bunu, tıpkı “Ak Parti döneminde Türkiye’nin muhafazakarlaşması” olgusunu “Türkiye’nin normalleşmesi”diye nitelendirdiğim gibi “CHP’nin Türkiye gerçeğine uyanması, normalleşmesi” olarak görürüm. CHP’nin İhsanoğlu’nu Çankaya’ya aday göstermesinin “Tayyip Erdoğan’ın zaferi”olarak nitelenmesi de bu yüzden yadırgatıcı değildir. “Eski CHP” miadını doldurmuştur. Bağlıları yok değildir ama, o bile “babadan oğula miras türü bir tür platonik bağlılık”tır.
Tabi CHP açısından sorun “Oldu da bitti maşallah” türünden bir muhafazakar yönelişle çözülecek kadar yalın değildir. İş “Ekmeleddin” ve “İhsanoğlu”nu telaffuzda çekilen güçlükten de ötedir. Yeni çizginin içini doldurmaktır asıl sorun. İhsanoğlu, ne kadar zorlanırsa zorlansın, “steril” hale getirilecek bir sima değildir. Onu “Erdoğan karşıtlığı”na ya da“Eşinin başının açık olması”na indirgemek, onun tarafından bile benimsenmeyecek özelliklerdir. “Muhafazakar açılım” -ki buna gerçekten yönelinip yönelinmediği, İhsanoğlu olayının geçici bir operasyonel eylemden ibaret olup olmadığı henüz net değil- varsa, onun hem ideolojik açıdan hem de, siyasete taşınacak isimler açısından çok çok beslenmesi gerekir.
Bu konu üzerinde daha pek çok şeyin yazılacağını belirterek, biraz da “sorun”un İhsanoğlu’nu ilgilendiren tarafına bakabiliriz.
İhsanoğlu, adaylığının CHP’de ortaya çıkardığı sancıyı görmezden gelemez. Demek ki genel başkan tarafından kürsülerde onore edilmesine rağmen adaylığı, CHP içinde bile ittifakı sağlamıyor. Gösterilen tepkiler de öyle eften püften tepkiler değil. CHP’yi çatlatacak bir sorun olarak görülüyor. Bunu bekliyor muydu bilmem, ama adaylığının CHP için bir ameliyat anlamına geldiği ayan beyan ortada. Bu durumda arkasındaki destek, CHP-MHP noktasında bile tartışmalı hale gelmiş oluyor.
Olayı İhsanoğlu için “sorun” haline getiren daha ilginç boyut ise kendisi “muhafazakar” bir sima olarak bilinirken, Ak Parti’nin, yani muhafazakar bir kitlenin yoğunlaştığı partinin adayına karşı misyonla donatılmasıdır. Bunu kabul ederken, kendi kişisel profilini dikkate aldı mı, CHP-MHP’nin kendisini konuşlandırdığı misyonu dikkate aldı mı, onlarla uyum arz edip etmediğine, çelişkilerin bulunup bulunmadığına baktı mı, seçilememe ihtimalini değerlendirdi mi, seçildiği takdirde CHP ve MHP’den gerçekten bağımsızlaşabileceğini öngördü mü vs... Olayın “uluslararası proje” faslı ayrı bir önem taşıyor. Orada neye tekabül ettiğine dair bir değerlendirmesi var mıdır Sayın İhsanoğlu’nun?
Sorun, evet sorun. Çöz çözebilirsen.
Ve sancı. Dindir dindirebilirsen.