Suruç’taki adi terör saldırısı bir kez daha gösterdi ki, Türkiye çok sayıda düşmanı olan bir ülke. Fakat Türkiye hem DAEŞ’i hem PKK’yı hem de katil Esad’ı eşit derecede tehlikeli gören bir ülkedir. Öte yandan devletimizin DEAŞ ile işbirliği içinde olduğu laflarını söyleyen herkes haindir. Bu ihanet çetesinin medyadaki en büyük tetikçisi de Can Dündar’dır. 29 Mayıs 2015’te de “İşte o silahlar” manşetiyle çıkan Cumhuriyet ve haberin altında imzası olan Can Dündar Türk devletine açıkça ihanet etmişti. O zaman konuştuğum devletin en tepe noktasındaki isimlerde korkunç bir öfke vardı. Böyle bir ihaneti devlet ve millet hafızasının asla unutmayacağının altını çizmişlerdi ama o zaman gerekenler yapılmadı...
Bir yazar Türk dış politikasını eleştirebilir. Bu en doğal hakkıdır. Türkiye’nin Suriye politikasını beğenmeyebilir, topa tutabilir. Ama Türk devleti Esad’ı devirmek için atom bombası bile gönderse, bu planları ifşa edemez. İfşa etmeye kalktığınızda milli güvenliği ihlal etmiş olursunuz.
ABD ve İngiltere’nin Edward Snowden, Julian Assange ve Bradley Manning’e neler yaptığı ortada. Assange, dünyanın en kötü basın siciline sahip Ekvator’un İngiltere büyükelçiliğinde 12 metrekarelik bir alanda yaşıyor. Dışarı çıktığı an hapsi boylayacak. Manning ise hem işkence gördü hem de 35 yıl cezaya mahkum edildi. İran-Kontra skandalında CIA’in rolünü sorgulayan gazeteci Gary Webb 2004’te intihar ettirildi. Can Dündar Türk Julian Assange’ıdır. Assange’ın akıbeti neyse ona uğrayacaktır. Devlet sırrını ortaya saçıp, ülkenin seçilmişlerini Lahey Adalet Divanı’nda yargılamak isteyenler bunun bedelini ödemek zorunda.
Bu arada Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik tam anlamıyla emperyalist, yeni komploların tezgahlandığı da görülüyor. Erdoğan’ı ve başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni DAEŞ’e yardım eden lider ve devlet diye göstermeye çalışan bir enternasyonel kara propaganda operasyonu olduğunu biliyoruz. Bu operasyonun yürütücüsü de vatan haini paralel örgüttür. Şimdi aynı emperyalist çevreler Recep Tayyip Erdoğan’ı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası kara para trafiğini yöneten ve terörizmi bu yolla finanse eden devlet olarak pazarlama projesini yürütüyorlar. Suruç’taki alçak terörist saldırıyla ilgili tartışmaları bile yakında bu yöne çekmeye çalışacaklar göreceksiniz. Bu operasyonun hazırlığı uzun süredir içeride ve dışarıda yapılıyor. Türk devletinin ve özellikle istihbarat kuvvetlerimizin Türkiye’nin üzerinde oynanan bu tezgahı gördükleri ve izledikleri herkesçe bilinmelidir.
Bir süredir Fethullah ve Aydın Doğan medyasında son dönemde ısrarla şu an İran’da tutuklu Babek Zencani ile Recep Tayyip Erdoğan’ı aynı finans ilişkileri bağlamına oturtmak isteyen zorlama uydurma haberler yapıyorlar. Elbette bu konuda 17 Aralık’tan beri yaptıkları gibi Reza Zarrab’ı yem olarak kullanarak Erdoğan’ı avlama stratejisini işletiyorlar. Daha evvel yazdığım gibi paralel örgütün tetikçisi olduğu kanıtlarla sabit Hürriyet muhabiri Arda Akın bu işte başı çekiyor. Fethullahçı tetikçi Arda Akın’a ise bilgiler her zaman olduğu gibi devlet içindeki paralel örgüt üyelerinden geliyor.
Devlet içine çöreklenmiş bu hain örgüt hala bitmiş değil. Bilakis hala bazı bakanlıklarda çok canlı. Bunların başında da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı geliyor. Nurettin Canikli’den evvelki bakan Hayati Yazıcı açık açık paralel yapıya inanmadığını ve iddiaların safsata olduğunu utanmadan söyledi. Kendi hukuk bürosunda paralel yapı kökenli avukatları istihdam etmeye devam etti. Nurettin Canikli paralel yapıyla mücadeleye tam inanan ve bu konuda net olan bir bakan ama daha öncesinden enkaz devraldığı da çok açık. Yazıcı döneminde neredeyse her mevkiye Fethullahçılar getirilmiş. Nerdeyse tüm Gümrük Başmüfettişleri paralel örgüt mensubu. Alt kadrolarını da o şekilde oluşturmuşlar ve bakanlığı adeta kuşatmışlar. Siyaset kurumu da bu noktada tıkanıyor. Gümrük Başmüfettişi Mehmet Eryılmaz da Pensilvanya’nın kontrolünde olan bürokratlardan ve yukarıda bahsettiğim Recep Tayyip Erdoğan’a kumpas planının yerli ayaklarından biridir. Yazdığı raporu doğrudan aynı örgütten olduğu Arda Akın’a gönderiyor ve Hürriyet de bunu manşet yapıyor. Sonra da Hürriyet’in manşetini öbür gün tüm paralel medya büyüterek hedefe Erdoğan’ı koyuyor. Cumhurbaşkanı’na kumpas kuran Mehmet Eryılmaz tüm bu ihanetine rağmen de hala aktif görevde olan bir paralelci. Tüm devlet birimlerinin ve bakanlıkların paralel örgüt noktasında daha hassas olması zorunludur...