Devletin kritik noktalarındaki paralel yapılanma ile sürdürülen mücadele sürecinde ilginç ayrışmalara şahit olduk. Bir çok meslektaşımız rotasını değiştirerek darbecilerin yanında yer aldı. Şaşırsak da sonuçta kendi tercihleridir ve farklı sebepleri olabilir.
Ama bu örgüt ile hiçbir ortak değeri olmadığını zannettiğimiz kurumların bir paralel kümede toplanması konusunda da aynı değerlendirmeyi yapmak mümkün değildir. Mesela, Türkiye’yi yönetmeye talip bir siyasi partinin devlet içinde sinsice yapılanan paralel örgütü destekleyemez. Aksine, bu mücadelede net bir biçimde devletin yanında yer almak zorundadır. Çünkü bu, siyasi bir mücadele değildir. Aksi halde izahı mümkün olmayan bir çelişkinin içine düşerler.
CHP’nin paralel çelişkisi
Nitekim ülkenin ana muhalefeti böyle bir çelişki içine batmış durumdadır. Bu mücadeleyi yukarıdaki çerçevede değerlendirmeyerek basit bir siyasi hesabın sonucuna göre hareket eden CHP paralel örgütün yanında yer almayı tercih etti. Peki, bu parti iktidara geldiği zaman (geleceğine kendileri inanıyorsa tabii) ülkeyi, destekleyip büyüttüğü paralellerle birlikte mi yönetecekler? Sayın Kılıçdaroğlu, bu örgütün o zamanki lideri ile birlikte ‘eş başbakan’ mı olacak?
Böyle bir şeye normalde hiç kimse rıza gösteremeyeceğine göre ve şayet bu parti hiçbir zaman iktidar olamayacağını düşünmüyorsa “bu çelişkiden nasıl çıkmayı planlıyor acaba” diye düşünür dururdum.
Bu kadarına pes...
Ancak iki gündür yayınladığımız manşetlerde bu sorunun cevabını buldum. Doğrusunu isterseniz aylardır CHP’nin paralel aşkının izahını arıyordum ama bu seviyede bir ilişki olabileceği aklımdan bile geçmemişti.
Keşke CHP, devletteki paralel yapı ile mücadele konusunda şimdiye kadar öyle bir onurlu duruş ortaya koysaydı ki, iki gündür öğrendiğimiz ayrıntıları bu partiye hiç yakıştıramasaydık.
Yıllardan beri her yolu denediği halde milletiyle bütünleşmeyi başaramayan bir partinin düştüğü durum ülke açısından da son derecede üzücüdür. İktidar namzedi bir parti, sandıktan bu kadar ümitsiz olabilir mi, bu kadar derin bir acziyet içine girebilir mi? ‘Ana muhalefet’ kavramını bu kadar yıpratmak asıl milletimiz için en büyük ihanettir.
Neyse ki bu ihanetin fotoğrafı yavaş yavaş netleşiyor...
KAFAMA TAKILANLAR..
‘Eş’i, HDP’yi aldatıyor mu!..
BDP, Türkiye’nin partisi olabilmek için adını bile değiştirdi ama bugün gelinen noktaya bakılırsa değişen bir şey olmadı. Oysa bu parti, çözüm süreci konusunda, ‘Türkiye’ gibi davransaydı bugün ‘baraj’ problemi olmazdı. Gelin görün ki, çözüm süreci konusunda hâlâ net bir tavır sergileyemeyen HDP’de bir heyet İmralı ile Kandil arasında mekik dokurken Eşbaşkan Selahattin Demirtaş “Bu iş olmaz” anlamına gelen mesajlar veriyor.
Sanki parti değil, çift direksiyonlu tramvay aracı...
Özgecan’dan bari utanın...
Özgecan Aslan’ın vahşice öldürülmesine gösterilen tepki toplumsal bir öfkeye dönüştü. Bu gelişme Türkiye’yi, kadına şiddet gibi bir yüzkarasından kurtarabilecek çok değerli bir mutabakattır. Ama bu iğrençliği ucuz siyaset malzemesi yapmak veya muhafazakarlığa fatura çıkarmak, toplumun bu değerli hassasiyetine sabotajdır. Böyle bir konuda bile bir ortak paydada toplanmamıza mani olan bu asalak virüsleri kınıyorum.