Bütün perde arkası aktörleri artık ortada:17-25 Aralık, ABD Hazine Bakanlığı-CIA hattında tezgahlanmış bir darbeydi!.. Bunun piyon olarak kullanılan örgütü, bu örgütün o sıralarda emniyet-medya-yargı üçgeninde köşebaşlarını tutmuş elemanları, arkasındaki Amerikalı akıl hocaları bellidir.
Bu nedenle, 17-25 Aralık senaryosuna dört elle sarılıp, demokrasilerine karşı girişilen bir müdahalenin fiilen yanında yer alanların da zorluklarını anlıyorum, gerçeklerle yüzleşemiyorlar...
Tıpkı 7 Haziran 2015 seçimi öncesinde HDP/PKK’yı kullanarak siyasal sistemi istikrarsızlaştırma, ülkeyi koalisyona mahkum ederek parçalamaya dayanan “dış müdahalenin” koçbaşı olmaları gibi felaket, rezil bir durum bu...
Ülkenize dönük ihanetler zincirine bir yerinden -bilerek/bilmeyerek-bulaştıysanız, geriye dönüşü hayli zordur.
Bakın, 17-25 Aralık yasadışı tapelerini gazi Meclis’in çatısı altına taşımış Kılıçdaroğlu, Alman Focus dergisine neler dedi? Aynı partinin, kendi açıklamalarına göre Pensilvanya’da kahve içmeye meraklı bir milletvekili hala 15 Temmuz için neler saçmalıyor?
O günlerde gerilla kamplarını dolaşıp “silah bırakmayın” telkini yapan meslektaşın, PKK-ABD ittifakı, Kürt gençlerinin Amerikan bayrağı altında emperyalizmin ucuz paralı askeri haline getirilmesi karşısında tek kelime yazdığını duydunuz mu, hayır!..
Bu iş böyledir... İhanete bulaşmayacaksın... Milletin nerede duruyorsa, orada durup, dünya meselelerine Pensilvanya, Brüksel, Berlin, Londra veya Washington-Moskova penceresinden değil, Gazi’nin başkentinden, Ankara’dan bakacaksın...
İşbirlikçilik siyasi akım mıdır?
Osmanlı’nın küllerinden yeni bir devlet kurmuş, ülkesine dönük işgali üç yılda bileğinin gücüyle sonlandırmış bu coğrafyanın insanları pek anlayamaz ama uzun yıllar sömürge yönetimleri altında yaşamış toplumlarda işbirlikçilik kendini siyasi akım olarak gösterir...
Sömürgeci güç, bir bölgeden çekilirken arkasında mutlaka, yasal/meşru zeminde hareket eden siyasal elit bırakır. Kuvvayı Milliye, aynı zamanda, o ateşten günlerde şunun-bunun manda idaresinin kabul edilmesine dönük siyasi akımları da tarihe gömen hareketin adıdır.
Ama günümüzde yaşadığımız tecrübeler, ne yazık ki, NATO’ya girdiğimiz andan itibaren, benzer bir elit işbirlikçi kadronun gözümüzün önünde şekillendirildiğini işaret ediyor. Ne gidiyorsun Almanya’ya, derdini burada anlatsana...
Benim derdim, Kılıçdaroğlu ile değil, onun, son üç yıldır, ABD’nin içimize yerleştirdiği FETÖ ihanetinin sözcülüğüne soyunmasından hiç rahatsız olmayan geniş bir kitleye dönük ciddi kaygılarım var!..
CHP, kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasi mirasını hiçe sayan bir kadronun eline geçebilir ama bütün bu yaşanılanlara sessiz kalarak ortak olmak ayrı bir olaydır.
Bakıyorum, her yazılarında kendilerini “Atatürkçü cephenin” taviz vermez kalemşörü olarak sergileyenlere, Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi emperyalizme açık hedef haline getiren son açıklamalarına karşı tek kelime yok!..
Gazi’ye ihanete karşı çıkamıyorsan
AK Parti cenahı, bir milletvekilinin söylediği “yeni devlet” lafları karşısında ayakta, yazarı, akademisyeni, siyasetçisi, cumhurbaşkanı demediğini bırakmıyor, taban “provokasyon” olarak niteliyor, diğer tarafta “FETÖ ağzı kullanmaya” karşı büyük bir sessizlik!...
Eğer Gazi’ye ihanete karşı çıkamayacaksan, sen nasıl bir Atatürk’çüsün, 17-25 Aralık’tan bu yana, neden, seçtiğin cephe hep emperyalistin bayrağının dalgalandığı taraf oluyor?..
17-25 Aralık’a sahip çıktın, gördün Brezilya’nın düştüğü hali, yarın Pakistan’ın başına gelenleri de izleyeceksin...
15 Temmuz’u sulandırmaya çalışıyorsun, (kontrollü darbe safsatası) Mısır’ın askeri diktatörü, milletinin adalarını Suudi’ye verdi, şimdi İsrail’le Sina’yı satmanın pazarlığını yapıyor. Venezuela’da Bolivaristler ABD destekli darbeyi püskürtüyor, kılın kıpırdamıyor...(Kuşkusuz, kendine “Kemalist” diyen birinin “Bolivarist” direnişe sessiz kalması hayli de gariptir.)
“El Bab’da ne işimiz var”dedin, gördün ne işimiz olduğunu... Emperyalist hala gözünün içine bakarak seni kuşatmaya çalışıyor. “Katar’da ne işimiz var” dedin, gördün 350 milyar dolarlık fona sahip ülkeye kimlerin el koymaya çalıştığını... İsrail, BAE ile ittifakına sadık kalıp Al Jazeera’yı ülkesinden atıyor, nerede senin “medya özgürlüğü” sloganın, yok!..
Siyaset tarihinin en anlamlı milli-yerli duruşunu sergileyen Bahçeli’yle uğraş, FETÖ-PKK muhipleri ile yürüyen adama tek kelime etme...
Sözüm bütün bu kepazeliklere sessiz kalan herkese...
Ortak oluyorsunuz...