Zirvesinde Istranca Dağları, Longoz ormanında ağaçların dallarında uzanmış doğanın nice güzelliklerinin içerisinde büyüyen bir bebek gibidir kar İğneada’da…
Türkiye’de dört mevsim tatilin Trakya’daki keşfedilmemiş cenneti İğneada’da her mevsim tatil ayrı güzeldir kışın ise apayrı…
2017’nin sert ve karlı geçen ocak ayında otobüs muavininin gür sesiyle gözlerimi araladım İğneada’nın güzelliklerine. Yolculara yani bizlere “buyurun buraya hoş geldiniz, son durak burası İğneada” ve beyaz karlar Karadeniz’in maviliğiyle buluşuyordu. Tablo gibi bir manzaranın gerçeği İğneada’ydı.
İğneada; Kırklareli ili Demirköy İlçesine bağlı bir tatil beldesi. İstanbul’a 250 km, Edirne’ye 165 km, Kırklareli’ne 97 km uzaklıkta, Bulgaristan’a sınır komşusu. Kilometrelerce sınırsız tatilin Türkiye’deki adreslerinden biri.
Yaz aylarında tabir yerindeyse iğne atsan yere düşmeyen yoğun zamanların yaşandığı İğneada, kışın da şehirden kaçıp doğayla, denizle, ormanla kucaklaşmak isteyenler için tam isabet.
Kış aylarında özellikle av ve doğa turizmi için bakir bir tatil cenneti. Havası muhteşem, adeta terapi gibi. İğneada kışın sessizliğini yaşarken farklı anlamlar ve farklı keşifler için karşı yakası gözükmeyen Karadeniz’in de seyri hiçbir denize benzemiyor. İşte İğneada’dan kış izlenimleri…
Karşı yakası görünmeyen deniz
Karadeniz kıyısında uçsuz bucaksız sahillerinde boydan boya insanlara baktığınızda benzerlik görürsünüz sebebi ise denizin renginin insanların ruhuna yansımasıdır çünkü Karadeniz diğer denizler gibi karşı yakasını göremediğiniz, seyri hiçbir denize benzemeyen, bulutlara renk veren görkemiyle insanda saygınlık uyandıran bir denizdir. Bilinir ki Karadeniz’i denizden fethetmek, onu bir tekneyle geçmek cesaret ve ustalık işidir. Karadeniz adası olmayan deniz özelliğiyle de denizcilere sığınma yeri bırakmaz. İğneada, ada yerini tutar fırtına da ticari gemiler bu limanın kuytusuna sığınırlar.
Marşlara konu olan deniz
Karadeniz Marşı’nda Osmanlı Levendleri Karadeniz’e “Gelen düşman değil, biziz” diyerek gazabından korunurlar. Yine şarkılarda çırpınan Karadeniz onu yakından tanıyanlar için kontrolü zor ve yakalanması imkansız bir yaban atı gibidir. Batı Karadeniz’e dökülen Tuna Nehri, Orta Avrupa da yaşayan yelkenciler için kavuşmayı bekleyen anne kucağı gibidir. Balkanlar’ı Tuna Nehri üzerinden geçen maceraperest denizciler için tekneleri, yatları, botları ve deniz motorlarını akıntının hızıyla Karadeniz’e doğru sürerler güneye dönerken ilk İğneada’yı görürler.
Hamsi ve kalkan bir başka
Karadeniz’in az tuzlu ve farklı biyolojik yapısı yaşayan balık türlerini de etkiler. Hamsi ve kalkana ev sahipliği yaparken, Karadeniz’de yakalanan tekir balığının tadı Akdeniz ve Ege’de yakalanan tekir balığına benzemez. Karadeniz insanı Karadeniz balığı yer, Karadeniz’de yakalanan palamut her mevsimde farklı pişirilir çünkü kimi mevsim yağlı ve büyük olan balık sezon başında ufak ve ızgaralıktır.
Denizin üzerinde yüzen kuşlar misali
İğneada’da deniz, yılın 300 günü dinmeyen rüzgarla sörfçüler için özel bir alternatif. Alaçatı, Karaburun, Foça, Gökova’dan sonra İstanbul’da olup buralara gitmekte zorlanan sörfçüler için yeni bir alternatif.
Her ne kadar turizm dalışı için dip tabiatı Ege-Akdeniz kadar olmasa da amatör balık avcıları için kefal, kaya levreği, minekop ve kalkan balığı zıpkınla balık avlayanlara farklı alternatif olabilir.
İğneada’da batık gemi
2003 yılında buz cam yükü taşıyan ve batan gemiyi de dalmaya gelenler görme şansını bulabilirler.
Mert Gölü denize değdi
Mert Gölü kış aylarında deniz ile birleşerek lagun halini alır. Göle yumurtlamak için gelen deniz balıkları müthiş bir görsel manzara oluşturuyor. Tatlı suyu gören balıkların farklı atmosferi kış aylarının ilginç gözlemlerinden. Gölleri, birçok bitki ve çiçekleri içinde barından doğal yapısı, uçsuz bucaksız longoz ormanları, av tutkunlarının farklı deneyimler yaşadığı ve her defasında hayata farklı açılardan bakılması gerektiğini hatırlatan kendine özgü duruşuyla kış aylarında İğneada bir başka güzel.
Kendine özgü tarzı, doğallığının bozulmayışı, Trakya bölgesinin kendine has insanları tıpkı Rahmetli Emeti Teyze’nin köhne sobasının etrafında toplanmış torunlarına anlattığı masal tadında masum umutları olan bir yer.
Soğuk içimi titretse de bir gün daha geceye durmaksızın ilerliyordu. Ve zaman çoktan ellerimden düşmüştü. İğneada’da dalga sesleri yıldızlara karıştı gecenin koyu karanlığında…