Ken Loach’un Cannes Film Festivali Jüri Ödüllü filmi Meleklerin Payı, komedi ve soygun filmi türlerini sosyal içeriğiyle ustaca bağdaştırıyor.
MELEKLERİN payı denen şey öyle ‘ilahi’, ‘ulvi’ falan değil: Fıçıda yıllanan viskinin buharlaşan kısmı için kullanılan bir deyimmiş! O denli yıllanmış nadide viskilere paha biçilemezmiş. Binlerce pound’u gözden çıkarmaya hazır ‘conoisseur’ler bulunurmuş. İskoç yönetmen Ken Loach ile hemşerisi senarist Paul Laverty’nin Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü kazanan yeni işbirliği, hiper zenginlere ait bir zevkten “işsiz sınıfının” payını çıkarıyor!
Meleklerin Payı, Heist/ Soygun filmi alt türünü de barındıran sosyal içerikli bir komedi. Hayatını değiştirmek isteyen sabıkalı bir delikanlı ile “ayak takımı”ndan arkadaşlarının işsizlik, uyum ve tutunma sorunlarını ciddiyetle ele alıp mevcut ekonomik sistemi eleştirirken izleyiciye kahkahalar attıran bir mizahı ve nefesini tutturan bir heyecanı da bir arada sunabiliyor. Ocean’s 11-12-13 ne kadar yavan kalıyor yanında!
Paul Laverty’nin senaryosu parmak ısırtacak bir sadelikle ustalığı bir arada kullanıyor. Bu senaryonun dönemeçlerinin herbiri sürpriz barındırıyor ve izleyiciyi şaşırtıp eğlendiriyor. Filmdeki bütün karakter ve olaylar o kadar yalın anlatılmış ki hemen izleyiciyi içine alıyor. Hepsi ya ilk kez kamera karşısına geçen ya da amatör olan oyuncuların performanslarındaki doğallık ve inandırıcılık da filmin toplumsal gerçekçiliğine hizmet ediyor. Ken Loach’un alamet-i farikası haline gelen bu sağlam ve somut sinema dilinde ‘söz’ önemli bir yer tutar. Ama bu filmin diyalog ağırlıklı değil diyalogların öyküye ve karakterlere hizmet ettiği somut ve klasik sinema olduğu anlamına gelir. Meleklerin Payı’nda da ‘söz’ü anlamasanız esprileri ve viski üzerine söylevi kaçırırdınız ama ne olup bittiğini mükemmel kavrardınız. Bir sahnede şiddete uğramanın hayatını nasıl alt üst ettiğini anlatan kurbanın ruh halini yüzünden net okurdunuz.
PERİ MASALI OLMAYAN KAHRAMANLAR
Ken Loach’un drama sanatının esasını uygulamakta, yani doğru oyuncuları seçip onları hakkıyla yöneterek etkileyici performanslar almayı sağlamakta fazlası var eksiği yok. Siyasi yönden de hümanist-sosyalist angajmanı o kadar net, dünya görüşünü o kadar içselleştirmiş ki filme herhangi bir ‘mesaj’ sıkıştırmaya, fonda birtakım gerçek olaylara yer vermeye, dünya ahvalini somut biçimde araya sıkıştırmaya hiç gerek duymuyor. Filmlerinin altmetni de onun bilinçaltından çıkıveriyor!
Loach’u sevdiren de bu sadeliği, tutarlılığı, dürüstlüğü, meselesini doğrudan ifade edebilmesi... Bir de tabii iyimserliği! Hayatını ve sanatını işsizliğe, sömürüye, yoksulluğa, ayrımcılığa karşı mücadele etmeye ve mücadele edenlerin öykülerini anlatmaya adamış bir sinemacı için Loach’un şaşılacak derecede iyimser olduğunu bir kez daha gösteriyor Meleklerin Payı. Hatta ilk filmi Kerkenez/ Kes’in ve onun fikri takibini yapan Afili Delikanlı / Sweet Sixteen’in naifliğine dönüyor bu filmde.
Laverty ve Loach zenginden çalıp yoksula dağıtan Robin Hood ve çetesini andıran kahramanlarına gerçek hayatın sunmayacağı bir seçeneği filmde sunuyor, ama işi peri masalına çevirmeden! Kahramanlarına yetenekleri ve iradeleri dışında hiçbir ayrıcalık tanınmamışlar hayatlarını kendi kendilerine dönüştürüyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Orjinal adı: The Angels’ Share Yönetmen: Ken Loach Senaryo: Paul Laverty
Görüntü:Robbie Ryan Oyuncular: Paul Brannigan, John Henshaw, Gary Maitland, Jasmin Riggins, William Ruane, RogerAllam, SiobhanReilly.