Yakın târihimizin en felâketli ve kanlı sayfalarından birini oluşturan Kürd Meselesi’nin artık tedrîcen hâlli şansının kendini göstermesi beni fevkalâde heyecanlandırıyor.
Evet, çok acı tecrübelerle yoğurdu üfleyerek yemeyi öğrenmiş bir neslin mensûbu olarak sevinmek için henüz çok erken olduğunu bilmiyor değilim. Ama bu, yine de heyecanlanmama engel olamıyor. Ayıp değil ya, heyecanlanıyorum!
Ama buna paralel olarak sinsi bir tedirginliğin içimi kemirmeye başladığını da eklemesem olmaz. Zîrâ aramızda bu utanç verici kıtâlin devâmından şahsî menfaat uman o kadar çok sayıda aşağılık mahlûk var ki, onların, süreci baltalamak uğruna can havliyle hangi iğrenç yollara başvurabileceklerini tasavvur etmek içimi karartıyor.
Elbet sâdece bir süreliğine!
Biliyorum ki barışı gönülden isteyen her ferd bu tehlikenin bilincindedir ve mes’ûliyet mevkıyinde bulunanlar gereğine hazırlıklıdırlar.
Bunun aksi eşyânın tabiatına aykırı olur!
Heyecanlanmamın bir diğer sebebi de barış teessüs etdikden sonra sıranın, bizleri 29 yıldır inim inim inleten hâinlerden hesab sorulmasına geleceği ümîdi.
Hem sivil gezenlerden hem de üniformalılardan!
Ferdî olarak kaç hâinden hangi alçaklıklar için hesab sorulacağı suali apayrı bir iş ama bunların yanısıra en az onlar kadar önemli başka “muammâlar” da var. Meselâ yıllık bütçesi 20 milyar dolar olan 720.000 kişilik bir ordunun 5.000 kişilik bir gerilla gücüyle 29 senede nasıl baş edememiş olduğu muammâsı!
Yâhut bölgeyi avucunun içi gibi tanıyan, yüksek motivasyonlu ve yüksek derecede muhârebe tecrübesine sâhib bu beşbin kişiye karşı 29 sene neden sürekli olarak ancak üç ay temel eğitim görmüş 18 yaşındaki toy delikanlıların düpedüz kurbanlık koyun gibi sürüldüğü ve neden sırf bu iş için eğitilmiş yüzde yüz profesyonel birliklerin ancak iki üç yıl önce ve o da kısmen devreye sokulabilmiş olduğu?
Cümle fazla mı uzun oldu?
Öyleyse bir Türk generalinin de derhâl anlayabileceği kısa ve sarih üslûbla soralım:
Hadi işin uzamasından maddî menfaatiniz yokdu, sırf beceriksizliğinizden
işi uzatdınız ve etkin muhârib kıt’alar kuramadınız diyelim; iyi de zerre kadar vicdânınız da mı yokdu?
O eğitimsiz gencecik insanlara nasıl kıydınız?
Hazır açılmışken:
Niçin olduğunu dahî kavrayamadan kanlar içinde toprağa serilen o delikanlılar arasında bir tek generalin, albayın, yarbayın, hadi onlardan vazgeçdik, bir tek binbaşının oğlu da var mıydı?
İctimâ bitmişdir, dağılın!