Düzey şu: “Tamam, DEAŞ’la savaşıyorsunuz ama IŞİD’e silah gönderen kimdi?”
Muhtemelen, DEAŞ’ın farklı bir yapılanma olduğunu düşünüyor.
Muhtemelen değil, öyle...
Rejim değişikliğiyle idari yapı değişikliği arasındaki farkı bilmeyen bir partinin müntesibi bu...
Bu kafaya ne anlatsanız boş...
Sadece IŞİD ya da DEAŞ için konuşlanmış (konuşlandığı iddia edilen) koalisyon güçlerinin nerede olduğunu, niçin El Bab operasyonuna “hava harekâtı desteği” sunmadığını soruyorsunuz...
Cevap yine o “kafa”dan geliyor: “Ne işiniz var El Bab’da?”
Bu kafa, “Niçin Kilis’i ve Gaziantep’i vuran DEAŞ füzelerine bir şey yapmıyorsunuz, niçin bu teröristlerin de inlerine girmiyorsunuz?” diyen kafadır.
FETÖ’yü aklayan da aynı kafadır.
Rus Büyükelçi’nin öldürüldüğü haberi yayılır yayılmaz, iki koldan yürütülen “karartma harekâtı”nın en önemli ayağını bu kafa oluşturuyordu.
CHP’li Veli Ağbaba’nın beyanatı hafızalardadır: “Adam bağırarak El Nusra’cı olduğunu söylemiş, koca koca adamlarsa saatlerdir onu başka örgütlere pazarlamak için çalışıyor. Nusra sevicileri!”
Bu da, yine bir CHP milletvekili olan Hilmi Yarayıcı isimli zattan (Ben atlamışım, Hüseyin Gülerce’nin dünkü yazısından öğrendim): “Bu cinayet kindar politikanızın bir sonucudur. Polisleri fetih marşları ve ilahilerle mezun etmeye devam ederseniz Rus Büyükelçisi’nin öldürülmesi, bu tür eylemlerin ne ilki ne de sonu olacaktır.”
Telaşı görüyorsunuz, değil mi?
FETÖ’yü kirli fiillerin içinden çekip çıkarma telaşının (ya da cevvaliyetinin), “ilke”yle hareket ettiğini söyleyen kişileri ne duruma düşürdüğünü görüyorsunuz...
FETÖ savunuculuğunu DEAŞ destekçiliğiyle taçlandıran CHP, ne yazık ki, “Türkiye karşıtı eylemlerin odağı” haline gelmiştir ve biricik mesaisi “Türkiye düşmanlığı” olan uluslararası konsorsiyumun “TBMM şubesi” gibi çalışmaktadır.
Dahası, içine FETÖ kaçmış bir partidir...
Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlığa getiren kaset operasyonu durumu “fazlasıyla” açıklıyor aslında...
Kemal Bey hangi liderlik birikimiyle, hangi taleple, hangi delege desteğiyle o makama kuruldu?
CHP’lilerden bu soruya cevap aramalarını rica ediyorum...
Bir de, mümkünse, genel başkanlarının Amerika seyahatine bakmalarını...
FETÖ’nün 17/25 saldırısından hemen önce gerçekleştirilen bu seyahatte, genel başkanları hangi FETÖ mensuplarıyla bir araya geldi? Ne konuştular? Hangi konuda mutabık kaldılar? Kemal Bey hangi konuda “siyasi destekte bulunacakları”nı söyledi?
Dahası, Kemal Bey’in görüştüğü FETÖ mensuplarından kaçı hakkında bugün “yakalama kararı” var?
Evet, CHP içine FETÖ kaçmış bir partidir.
Bunun en önemli kanıtı, 15 Temmuz gecesi, liderliğin takındığı tutumdur...
Darbe gecesini sığındığı “güvenli ev”de geçiren liderlik, darbenin nereye evirileceğini (ve Amerika’nın tepkisini) öğrendikten sonra çıkıp lütfen bir açıklama yaptı ve dolambaçlı ifadelerle meşru hükümetin yanında olduklarını söyledi...
Peki, “liderliği” destekleyen Halk TV ne yaptı?
Sabaha kadar “darbe bildirisi”ni yayınlayıp durdu...
Darbe bastırılmıştı, darbeciler derdest edilmişti, hükümet duruma el koymuştu, Kemal Bey’in güvenli evdeki mahpusluğu sona ermişti... Ama Halk TV, “bir umut”, hâlâ darbe bildirisini döndürüp duruyordu ekranda...