CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu kez faka bastı.
Türkiye kaç cephede birden yedi düvele karşı bağımsızlık mücadelesi verirken fırsatçılık yapabileceğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve AK Parti’yi bu vesileyle sıkıştırabileceğini, yorabileceğini sanmıştı ki sevinci amiyane tabirle “kursağında” kaldı.
Sonradan yalan olduğu ortaya çıkan iddialarından birini daha epeyce bir zamandır sündürmekteydi.
FETÖ’nün siyasi ayağını açıklayacaktı. Vaat ediyor, esiyor gürlüyordu.
Gaflarına, dil-zihin sürçmelerine, tonlama hatalarına ve çıktığı kürsüye yakışmayan hitabetine rağmen “karşı bloğun lideri” olduğu için bir miktar merak uyandırmayı da başardı.
Lakin şu eski moda “arkası yarın tefrikacılığı”nın talep gördüğü zannıyla ha açıkladım, ha açıklayacağım derken haftalar, aylar geçti. İddiası tavsadı.
En sonunda Salı günü çıktı, Erdoğan’dır dedi.
**
Dedi ama Erdoğan’ın bunca mühim mesele arasında zaman ayırıp da kendisine cevap vereceğini bilseydi muhtemelen demezdi.
Muhtemeldir ki dediğine de diyeceğini de pişman oldu.
Çünkü Erdoğan ilk kez, Kılıçdaroğlu-FETÖ ilişkisine dair adlı adınca bir açıklama yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun FETÖ kaset operasyonuyla CHP’ye genel başkan yapıldığını; Kılıçdaroğlu CHP’sinin MİT kumpası ve Gezi’den başlayarak 17-25 Aralık operasyonunda, 6-7 Ekim provokasyonunda, hendek teröründe, 15 Temmuz darbe-işgal girişiminde söylem ve eylemleriyle Türkiye’nin değil FETÖ’nün yanında durduğunu belgeleriyle bir bir ortaya koydu.
15 Temmuz sonrasında ise FETÖ’nün yarım kalan işlerini tamamlamaya memur olduğunu, FETÖ’ye toz kondurmadığını, FETÖ ile mücadele için atılan her adımda Fetulahçı terör örgütüne kalkan olduğunu izah etti.
Kılıçdaroğlu’nun siyasi varlığının ve FETÖ hassasiyetinin FETÖ’nün kriminal kimliği ve Türkiye’ye kastı ayan olduktan sonra ortaya çıktığına dikkat çekti.
FETÖ ile irtibatlı kişilerin CHP içinde nasıl var edildiğini, taltif edildiğini, terfi ettirildiğini anlattı.
CHP’nin FETÖ tarafından ele geçirildiğini CHP’lilerin beyanıyla aktardı.
**
Erdoğan’ın FETÖ-CHP ilişkisini deşifre ettiği konuşmasının en mühim kısmı “zamanlama” kısmıdır.
Cumhurbaşkanının dediği gibi, devlet-millet el ve gönül birliğiyle ülkenin geleceğini şekillendirecek büyük bir mücadeleyi verir iken Kılıçdaroğlu ve etrafında hizalanan birileri ülke içinde fitne çıkarmanın, kafaları bulandırmanın peşinde.
Bu “eş zamanlılık hali” FETÖ’nün hangi siyasi partide üslendiğini de açık eden bir haldir. Çok önemlidir.
Şöyle diyor Cumhurbaşkanı:
“Üstelik bunu, dışarıdan ve içeriden belli kesimlerle aynı anda, aynı argümanlarla, aynı hedeflere saldırarak yapıyorlar. Açık söylüyorum, bunun adı tetikçiliktir, alçaklıktır, fırsatçılıktır.”
**
Kılıçdaroğlu tanımlamayı yanlış yaptığı için adı da öyle kaldı ama FETÖ’nün siyasetle ilişkisi ayaktan ötedir.
Çünkü FETÖ ne durağan bir yapıya sahiptir ne değişmez bir görüntüye.
Daha çok bedenden bedene atlayan bir ruh gibidir.
Dini bir cemaatmiş gibi görünmesi tamamen taktikseldi.
Derin devlet diye adlandırılan gladyo yapılanmasının açığa çıkması ve o eski işlerliğini yitirmesi üzerine 1970’lerden beri devlet içine sızdırılıp semirtilen ve toplum genelinde kolay kamufle kolay olur hesabıyla “dindar” kılığına sokulan FETÖ sokuldu devreye.
Gladyo ile FETÖ’nün nasıl yer değiştirdiğini ve CHP içine çöreklendiğini en somut haliyle okumak isteyenler CIA ajanı Enver Altaylı hakkında düzenlenen iddianameyi okumalı.
Çünkü o iddianame, Altaylı’nın darbe sürecinde Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanı Rasim Bölücek ile binlerce kez görüşmesini de, Kılıçdaroğlu’nun ağzına sakız olan “kontrollü darbe” söyleminin nasıl CIA üretimi olduğunu da, FETÖ’nün operasyonlarının CHP tarafından nasıl sahiplenildiğini de belgelerle ortaya koyuyor.
Ayrıca, CHP’deki büyük değişim çıplak gözle gözlemlenebilecek türden.
Baykal’a düzenlenen FETÖ operasyonundan başlayarak CHP’nin son on yılına baktığınızda, içine FETÖ giren ve FETÖ sesiyle konuşan zombiyi açıkça görürsünüz.