‘Metrobüs şoförüyle aynı maaşı alıyorum’ diye sızlanan tiyatrocu da vardı ‘Sanat ahlaksızdır’ diyen şom ağızlı operacı da... Bu ‘tip’ler hep olacak ama 3. Milli Kültür Şurası verimli bir platformdu.
‘Sanat ahlaksızdır, sanat dinsizdir, sanatta ayıp yoktur’ diye söze başlayan opera sanatçısı da vardı, ‘Devlet kurumlarında sanatçılar metrobüs şoförleri kadar anca maaş alıyor’ deyip ucuz, anlamsız karşılaştırmalar yapan da… Tabi bu ipe sapa gelmez sözlerin yanında çok önemli mevzular da dile getirildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca düzenlenen 3. Milli Kültür Şurası’ndan bahsediyorum... Farklı görüşlerden 170 yazar, akademisyen ve sanatçı üç gün boyunca Türkiye’nin kültür atlasını konuştu. Sinemadan tiyatroya, müzecilikten mimariye, kültür diplomasisinden yayıncılığa kadar 17 ana başlık etrafında üç gün süren bir beyin jimnastiği… Talepler, öneriler, görüşler…
En üst düzey katılımla başladı 3. Milli Kültür Şurası... Açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Şura’da Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı da ter döktü. İlk gün oturumlarını bizzat yönetti. Sonraki günlerde de hep orada, sanatçıların, kültür ve fikir üreten insanların yanıbaşında oldu.
Ben, Şura’nın ikinci gününde Sahne Sanatları Komisyonu’nun hararetli toplantısını izledim. Komisyon Başkanı İskender Pala’nın bir katılımcıya yerinde itirazına şahit oldum. Diyordu ki o katılımcı ‘Devlet Kara Yollarında on binlerce çalışan var. Bilmem şurada, burada on binlerce çalışan… Devletin bütün sanat kurumlarında çalışan sanatçı sayısı 2 bin 500. Yani koca devlet bu kadar kişinin maaşına mı göz koydu ki bizi kapatmak istiyorlar?’
Ve İskender Pala’nın cevabı: ‘Bu devlet isterse 2 bin 500 sanatçısını kuş sütüyle besler. Mesele para değil. Mesele sanat kurumlarının yeterince üretken olamayışı.’ Sonrasında söyledikleri mühim: ‘Bakın bu toplumun ezici çoğunluğu muhafazakar normlara sahip insanlardan oluşuyor. Biz burada kaç tane muhafazkar camiadan yönetmen, besteci, oyuncu görüyoruz? Neden bu insanlar aramızda yok? Çünkü bu insanlar sanat kurumlarında yıllarca aşağılandılar, ötelendiler. Onların tavrı da sizi izlememek, görmemek oldu. İşte bu yüzden toplumun büyük bir kesiminden kopuk sanat anlayışımız oldu. Kabahati biraz da kendinizde arayınız.’
Bu hararetli tartışmadan hareketle Milli Kültür Şurası’nın yer yer ‘beyin fırtınalarına’ sahne olduğunu da söylemek mümkün.
Sonuç itibariyle, Türkiye’nin kültürel röntgeninin çekildiği bu Şura’da alınan kararlar, bir yol gösterici olarak ‘not’ edildi. Alınan kararlar ileride kitaplaştırılacak.
Neler mi talep ediliyor; Çok başlık var. Örneğin sinemacılar bir sinema müzesi istiyor, Türk dünyasında sinema faaliyetlerine destek olacak bir üst çatı kuruluşu istiyorlar. Yayıncılar, yurt dışı tanıtım faaliyetlerinin artırılmasını istiyor. Başka?... Kültürün bütçedeki payının iki katına çıkarılması, sanat etkinliklerinden KDV alınmaması, sanat bankasının kurulması... Bunun gibi daha onlarca başlık…
Şurada alınan kararlar için en kısa zamanda kolların sıvanması dileğiyle… Fikir var; Şimdi sıra estetik ve aksiyonda…