Dört bir yandan saldırıyorlar.
ABD’nin ne yapmak istediği besbelli.
AB’nin de...
FETÖ bir ABD projesi.
PKK tam bir taşeron örgüt.
Kullanan kullanana...
Şimdilerde ABD’nin kucağında.
ABD silahlarıyla bir yanda hakimiyet sağladıkları yerlerde Kürt, Arap ve Türkmen halkına kan kusturuyor, öbür yanda Türkiye’yi ABD çıkarları doğrultusunda hizaya getirmek için tetikçilik yapıyor.
Görünen düşmana kızılmaz.
Onlar görevlerinin gereğini yapıyorlar.
Suret-i haktan görünenler daha tehlikeli davranıyorlar.
O suret-i haktan görünenler de türlü türlüdür.
Kılıçdaroğlu gibiler “yolsuzluk” üzerinden kitleyi manipüle etmeye çalışıyorlar.
Sarraf’ın ABD’de söylediklerini buraya taşıyorlar.
Veya FETÖ’nün kendisine sağladığı sahte belgeler üzerinden tıpkı 17/25 Aralık’ta FETÖ’cülerin yaptığı gibi toplumun “yolsuzluk” hassasiyetini bilinçli bir algı operasyonuna dönüştürüyorlar.
ABD’deki davayla eş zamanlı olarak bunu yapıyorlar.
ABD/FETÖ tezlerini dillendiriyorlar.
Lakin bunu yaparken maske takıyorlar.
“Ülkenin itibarı” ve “yolsuzlukla mücadele” kılıfı altında FETÖ ayarlı canlı bomba işlevi görüyorlar.
Kılıçdaroğlu gibilerin gerçekte kimin siyasi ayağı olduğu bilindiği için onlara da kızılmaz.
Kendilerine verilen rolü oynuyorlar.
Kılıçdaroğlu gibi virüslere karşı bağışıklık sistemimiz çok şükür güçlü.
İstedikleri belgeyi sallayıp dursunlar.
Milletimizin umurunda değil.
Daha doğrusu Cumhurbaşkanı’mızın şahsında AK Parti’ye güvenen kitlelerin nezdinde hiçbir inandırıcılıkları yok.
FETÖ tapeleri üzerinden tepinenlerin siyasi akıbeti ortada.
Diyeceğim o ki telaşa gerek yok...
Kılıçdaroğlu’nun gündem oluşturmasına fırsat tanımamak lazım.
Kılıçdaroğlu’nun yalanları üzerinden konuşmak, onu konuşturanların varmak istediği amaca hizmet etmek anlamına gelir.
Onlar istiyorlar ki Türkiye içinde devamlı bu iddialar konuşulsun, gündem oluştursun.
O yüzden diyorum ki Kılıçdaroğlu gibilerinin iddialarını mahkemeye havale etmenin dışında bir yol izlememek gerek.
Tek tek her bir iddia üzerinden yapılacak siyasi tartışmalar, beraberinde başkaca sahte belgelerin veya materyallerin tedavüle sokulmasını getirir ki bu durumda biz asıl işimizi gücümüzü bırakıp enerjimizi nafile yere harcamış oluruz.
Bu iddialar üzerinden malum lobinin bizi siyaseten çökertebileceği varsayımı bilinsin ki ham hayalden ibarettir.
***
Suret-i haktan görünen başka zevata asıl dikkat etmek lazım.
Bu mahallede görünüp, “yolsuzluk” edebiyatı üzerinden ABD/FETÖ değirmenine su taşıyan zevatın kuruldukları köşelerde kestikleri ahkamın amacı ortada.
Onlar 17/25 Aralık sürecinde de “yolsuzluk” dediler.
Biz “yolsuzluk susturuculu FETÖ darbesi!” deyip emniyet-yargı marifetiyle Erdoğan liderliğindeki hükümeti devirme teşebbüsüne vurgu yaparken, onlar “yolsuzluk” deyip durdular.
“Yolsuzluk” konusunda ne kadar duyarlı olduklarını göstermek adına başta liderleri olmak üzere başkaca kardeşlerini yolsuzlukların üstünü örtmeye çalışmakla zımnen suçladılar.
FETÖ’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uzanacak “Yüce Divan” projesine destek sundular.
Tıpkı açık ve gizli FETÖ’cülerin seslendirdikleri “Yargıya gidip aklanma!” iddialarına sahip çıktılar.
Şimdi tekrar başlarını çıkarmaya ve dillerini uzatmaya başladılar.
Amerika’da görülen 17/25 benzeri davada Türkiye’nin yargılanmasına güya sert sözlerle karşı çıkma görüntüsü altında “ama” diyerek ABD/FETÖ tezlerine haklılık atfetmeye çalışıyorlar.
Tıpkı öbür familyaya mensup olanların dediği gibi “yolsuzlukların üstü örtülmemeli, yargıda hesap sorulmalı, biz burada hesap sorsaydık bunlar olmazdı!” yollu söylemlerle içerde malum lobinin oluşturmak istediği algının operatörlüğünü yapıyorlar.
Bu içimizdekilere FETÖ’nün ve arkasındaki güç odağının asıl oyun planından bahsetmemize gerek yok sanırım.
Bunu bildikleri halde tıpkı gezi zekalıların “üç-beş ağaç” edebiyatına benzer “üç-beş yolsuzluk!” edebiyatı yapıyorlarsa demek ki başkaca hesapları var.
Çünkü bu olayda “yolsuzluk” tıpkı “ağaç” gibi bahane.
Ne yazık ki o gün, “ağaç bahanesi”ni görmedikleri gibi “yolsuzluk bahanesi”ni de görmediler.
Her iki olayda da zımnen Erdoğan liderliğini tartışma konusu yaptılar.
O yüzden dün olduğu gibi bugün de asıl onlara kızıyorum.
Çünkü suret-i haktan görünüp başımızı gövdemizden ayırmaya çalışıyorlar.
İçimizden-dışımızdan yapılan bütün bu saldırılar bilinsin ki başımıza olan bağlılığımızı daha bir arttırıyor ve mücadele azmimizi kamçılıyor.
Kimin ne hesap yaptığını biliyoruz.
Milletimiz de görüyor.
“Yolsuzlukla mücadele!”, içimizdeki ihanetin kod adıdır, vesselam.