Elinize beyaz bir kağıt alın.
Ya da bilgisayarında boş bir alan açın.
Elinizdeki kağıdın ya da bilgisayarınızdaki boş alanın sağına “Türkiye’deki Amerikan yandaşları” yazın.
Soluna da “Türkiye’deki Amerikan karşıtları” yazın.
Sonra da Türkiye’deki Amerikan yandaşları ile Türkiye’deki Amerikan karşıtlarını alt alta sıralayın.
İşte bu Türkiye’deki gerçek saflaşmadır.
Ve Türkiye’deki asıl kavga da Amerikan yandaşları ile Amerikan karşıtları arasındadır.
Milliciliğe, yerliciliğe karşı olan Amerikan yandaşları ile millicilikten, yerlicilikten yana olan Amerikan karşıtları arasındadır.
Amerikan yandaşları devlet içinde, iktidar içinde, muhalefet içinde, medya içinde, kısacası resmi ya da sivil her kurum, her kuruluş içinde vardır.
Tıpkı Amerikan karşıtlarının da var olduğu gibi.
Mesela ele alalım iktidardaki AK Parti’yi.
AK Parti içinde de Amerikan karşıtı olanlar gibi, Amerika’ya yakınlık duyanların da var olduğu bir gerçek değil mi?
Ya da şöyle soralım suali.
Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün Amerika’ya bakışı bir mi?
Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nun Amerika’ya bakışı bir mi?
Tayyip Erdoğan ile Bülent Arınç’ın Amerika’ya bakışı bir mi?
Tayyip Erdoğan ile hani önceki gün Amerika’nın ikiz kardeşi İngiltere’nin bayrağını taşıyan montuyla görüntülenen şimdiki AK Parti Hükümeti’nin Bakanı Ahmet Arslan’ın Amerika’ya bakışı bir mi?
Amerika’ya bakışları bir ise mesele yok.
Ama Amerika’ya bakışları bir değil ise mesele çok.
Hatta şöyle de sorabiliriz bu suali.
Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün FETÖ’ye bakışları bir mi?
Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nun FETÖ’ye bakışları bir mi?
Tayyip Erdoğan ile Bülent Arınç’ın FETÖ’ye bakışları bir mi?
Daha başka isimleri de örnek verebiliriz, daha da uzatabiliriz bu listeyi.
Evet, bunlar gibilerle Tayyip Erdoğan’ın FETÖ’ye bakışları bir mi?
FETÖ’ye bakışları bir ise mesele yok.
Ama FETÖ’ye bakışları bir değil ise mesele çok.
Eğer bakışları bir ise, niye Tayyip Erdoğan ikide bir de “En yakın arkadaşlarım beni mücadelemde yalnız bıraktılar” diyor?
Niye “Bildiğim çok şey var, ama bildiklerimi söyleyemiyorum” diyor.
Belli ki sorumlu bir makamda bulunduğu için, ancak bu kadarını söyleyebiliyor.
Şimdilik geçelim AK Parti’yi.
Aynı saflaşma CHP içinde de var değil mi?
CHP içinde de bir tarafta Amerikan karşıtları, ulusalcılar var.
Bir tarafta da Amerikan yandaşları, Sorosçular var.
Aynı saflaşma MHP içinde de var değil mi?
Devlet Bahçeli ile Meral Akşener taraftarlarının ABD’ye, FETÖ’ye bakışları bir mi?
HDP içinde de Amerikan yandaşları çok olsa bile, Amerikan karşıtları az da olsa var değiller mi?
Dediğim gibi, devlet de, devlet kuruluşları içinde de Amerikan yandaşları vardır.
İktidar partisi içinde de muhalefet partileri içinde de Amerikan yandaşları vardır.
İktidara yakın medya içinde de muhalefet medyası içinde de Amerikan yandaşları vardır.
Bunlar içimizdeki Amerikalılardır.
Bunlar içimizdeki etki ajanlarıdır.
İçimizdeki etki ajanlarını etkisizleştirmeden, ne Türkiye’nin bağımsız bir ülke olması mümkündür.
Ne de Türkiye’nin yeni bir darbe, yeni bir işgal girişimine uğramaması mümkündür.