Türkiye, Mavi Marmara olayının ardından bir karar aldı ve bunu bıkmadan, yorulmadan ve en önemlisi de çekinmeden sonuna kadar takip etti. İsrail sadece sözde değil, Türkiye’nin rol aldığı bütün uluslar arası toplantılarda tecrit edildi. En zor şartlarda bile baskı uygulanmaya devam edildi.
Türk diplomasisinde böylesine zor bir vak’ada böylesine disiplinli bir takip örneği yoktur. Üstelik şartlar değiştiğinde bile; yani Suriye gibi zor bir dosya denkleme girdiğinde de Türkiye, yumuşama eğilimi göstermedi. Cepheleri azaltarak kendini emniyete almak gibi tavsiyelere uymadığı gibi, söylem dozunu da düşürmedi.
Özür ve tazminatın kabulü ile ambargonun kaldırılma kararı; ayrıca insani yardım için birlikte çalışma iradesi Türk diplomasisisin zaferidir.
Tartışmasız bir zafer… Takip, ısrar ve tutarlılık başarıyı getirdi.
Ayrıca, bu özür Türkiye’nin geleceği için baz alınacak bir diplomatik standart olacaktır. Türkiye Hariciyesi, özgüvenle çıtayı daha yüksekte tutmaya başlayacaktır.
Meselenin bir de içeriye dönük yüzü vardır.
İsrail özür diledi, tamam. Tamam da ya içeride İsrail ve ABD korkusu pompalayarak dış politika üzerinde kampanya yürütenler! Onlar ne yapacak ve ne zaman özür dileyecekler? Eski Türkiye’ye takılıp kalmanın hiç olmazsa bir entelektüel bedeli olmalı, değil mi?
Onlar için de özür dileme listesini açıklayalım: Başbakan Tayyip Erdoğan’dan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan ve elbette Türkiye toplumundan…
Evet özür… Yanıldığını kabul etmek de bir erdemdir sonuçta.