Satılmış sermayenin tetikçiliğini yapan darbukatör, “Bakın gördünüz mü? Hiçbir olay çıkmadı. Adam yürüyüşünü sükûnet içinde, hiçbir provokasyona meydan vermeden tamamladı” diyor.
Ne yapacaktı ki?
Silahlı ve silahsız “Gezi birliklerini” kentin muhtelif yerlerine mi salacaktı?
Cam çerçeve mi indirtecekti?
Kamu araçlarını mı yaktıracaktı?
Hastaneye yaralı yetiştirmeye çalışan ambulansları mı devirecekti?
Bankamatik mi parçalatacaktı?
Ne yapacaktı?
Bunları yaptırmadığı, altından kalkamayacağı provokasyonlara cesaret edemediği, “Bakın, yürüyüşümü olaysız tamamlıyorum” havası basıp, zaten yapması gereken bir şeyi “lütufmuş gibi” başımıza kaktığı için teşekkür mü edeceğiz?
Eylemini olaysız tamamladı da, ne oldu?
Sokağı işaret etti.
Bu daha başlangıçmış. Dahası gelecekmiş... Daha serti ve sonuç alıcısı gelecekmiş ve hak yerini buluncaya kadar bu nümayişler kesintisiz devam edecekmiş...
Marifetmiş gibi, kaos müjdesi veriyor adam...
Maksat, elbette adalet aramak değil.
Maksat, “legal” görünümlü eylemler üzerinden bütün yasa dışılıkları meşrulaştırmak.
FETÖ’ye ve PKK’ya cesaret vermek.
FETÖ’yü ve PKK’yı “siyasal muhatap” olarak başımıza tebelleş edecek yeni siyasal süreci başlatmak.
Dahası, yasal ve anayasal uygulamaları “gayrı meşru” ilan ederek “Meclis’in altını boşaltmak” ve nihayetinde mevcut anayasayla yapılmış işleri (Cumhurbaşkanlığı sistemi, vs...) tartışmalı hale getirmek.
Bundan sonra haklarını sokakta arayacaklarmış.
Niye Meclis’te değil, yasal platformlarda değil, meşru çerçevede değil de, sokakta?
Niye kafalarındaki iktidar programını hayata geçirmenin yolu olarak sadece sokağı görüyorlar? Niye “seçim kazanıp Meclis’te çoğunluğu elde etmek” gibi daha meşru, daha kolay, hatta daha zahmetsiz yöntemleri değil de, Fetullahçı şişme liberalin de buyurduğu gibi “bize çok acılar çektirecek” kaos ve iç savaş gibi kanlı yolları öneriyorlar?
Çünkü böyle dikte edilmiş...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun söyledikleriyle, Kati Piri adlı PKK muhibbinin kaleme aldığı “Türkiye Raporu”nu ve 15 Temmuz gecesi TRT’yi basan işgal birliklerinin “Yurtta Sulh Konseyi Bildirisi” adı altında yayınladıkları rezil bildiriyi yan yana getirerek okuyun.
Müthiş paralellikler göreceksiniz
Kati Piri ne söylüyorsa, Kılıçdaroğlu onu tekrar ediyor.
İşgalci FETÖ birlikleri hükümetle ilgili hangi şikâyetleri dile getiriyorsa, Kılıçdaroğlu onu tekrar ediyor.
Firari teröristler ve Pensilvanya’daki şarlatan hangi hususlara dikkat çekiyorsa, Kılıçdaroğlu onu tekrar ediyor.
Demek ki her şey bir “program” dâhilinde yürüyormuş.
Demek ki iç savaş ihalesini, seçim kazanmaktan umudunu kesmiş bu kifayetsizlere vermişler.
Efendim, bundan sonra böyleymiş...
Sokaksa, sokakmış...
Sokağı işaret etmek ve bir de üzerine basa basa, “sokaksa, sokak” diye tutturmak, istikbaldeki seçim yenilgilerine kılıf hazırlamaktır.
Sokağı işaret etmek, “Ben kaos istiyorum” demektir.
Sokağı işaret etmek, “Meşru siyasal mücadeleyle işimiz olmaz, iç savaş çıksın...” demektir.
Kemal Kılıçdaroğlu neredeyse her adımıyla, her söylemiyle, her çıkışıyla, verilmiş bir “ihale”yi ikrar ediyor.
Dahası, Türkiye’de oluşturacakları “oldubitti” için, Batılı dostlarından yardım ve katkı bekliyor!