Dünyadaki büyük değişimin en önemli etkileri bölgemizde görülmektedir. Çünkü bu yapı Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere tarafından kurulmuştur. Mesela Suriye devleti kurulmuş, bu devletin sınırları içinde yaşayan halka da Suriyeli denmiştir. Yani, sanıldığı gibi, halk devlet kurmamış bir gücün kurduğu devlet milleti yaratmıştır. Bu yapının şekil açısından olmasa bile içerik ve dış dünya ile bağlılıkları açısından değişeceği anlaşılıyor. Suriye’deki iç savaş ve Irak’taki başlangıç bu değişimin ürünüdür. Bu süreç bir yandan dış politikamızı belirlememizi isterken ve bu politika Türkiye’nin tercihleri yönünde iken ve dahi bu yönde olmasına gayret edilirken bundan memnun olmayanların iç politikada operasyon yapmaları beklenir.
Burada esas hedef; bu politikayı izleyen iktidarı yıpratmak yahut politikasının değişmesini sağlamak ya da dağıtmak olabilir. Bu durumda ülkede anarşi benzeri hareketler yaratılarak ve hükümetin söz konusu hareketlerle başa çıkamadığı söylenir. Bunun örneklerini bazı dönemlerde gördük. Ama güvenlik güçlerinin etkinliği bunun etkisini sınırlandırabilir. Önümüzdeki dönemde bu konuda dikkatli olunmalıdır.
***
Ayrıca sık kullanılan bir diğer metot da iktidar partisini bölmek, onun bir bölümüyle yeni bir iktidar oluşturmak ve eski iktidarın uyguladığı politikayı yok etmektir. Bugün muhalefet zaten bu çizgiyi izlemekte ve hedef olarak Erdoğan’ı göstermektedir. Her partinin içinde izlenen politikayı düşünerek savunan kimseler yerine makamını korumak isteyenler vardır. Bunlar partilerinin eskiden izlediği politikayı terk edip iktidara yeni gelen tarafın politikasını izlerler. Zaten genel olarak partiler duygularla sevilmekte ve izlenen politikalar özellikle dünyadaki konumuzla ilgili değişimler üstü örtük olarak yaşanmaktadır. Mesela bir köprü meselesi şiddetle tartışılırken dünyadaki yeni yerimiz önemsenmemektedir. Genelde siyasetçiler halkı etkileyecek konuları tartışmakta diğer konularda parti yönetiminin karar vermesini istemektedir. Bugün dünyada yeni dengede iki önemli taraf vardır. Birisi ABD ve Rusya, diğeri Avrupa ve Çin’dir. Göründüğü kadarıyla iktidar birinci alternatiften yanadır, muhalefet ve onun ileride etkili olacağı kitle ikinci alternatiften yanadır. CHP’nin Avrupa tercihi yeni değildir ve Avrupa ile birlikteliği de modernleşme olarak kabul etmektedirler. Ülkemizde siyasal analiz yerine duygusal tercihler siyasi yönü belirlemektedir. Mesela Yunanistan’ı hiç tutmazlar çünkü o ülkemizi işgale çalışmıştır. Yani ya tarihi sebepler ya bugünkü duygusal etkiler politikamızı belirler ve bunu bilenler duygularımızı kullanırlar. Mesela ABD’ye yönelik olumsuz bir hava vardır ona emperyalist denir ama AB üyesi olmak büyük bir başarı sayılır.
Ülkemizde bu konular tartışılmamakta tüm eleştiriler Başbakan Erdoğan’ın izlediği politikalara değil konuşurken kullandığı kelimeler ve cümlelere yöneliktir. Oysa tarihimizin en önemli değişimlerinden birini yaşıyoruz ve herkes buna katkı sağlamalıdır. Ama bu katkı duygusal değil akıl ürünü olmalıdır. Bu gibi gelişmeler ülke içindeki siyaseti de önemli ölçüde etkiler ve siyaseti etkileyen güç odakları devreye girerler. İç siyasette başkalarının etkili olmadığı bir değişim süreci bekliyorum.