Siyasi partilerimizin liderleri, jeopolitik gerilimin farkında.
1970'lerde DDKO (Devrimci Doğu Kültür Ocağı) mensuplarının Filistin mücadelesine destek verdiğini biliyoruz. Bugünlerde ise Avrupa'da İsrail bayrağıyla fotoğraf veren mitingler yapılıyor. Uzun zamandır Kürt halkını İsrail'in planlarında maşa yapmak isteyen tehlikeli bir projeyle karşı karşıyayız. Gazze'de yaşayan 30 bin Kürdü görmeyip "Yahudi Kürtler var" vurgusu yapanlara karşı Ankara, iç cepheyi tahkim ediyor.
7 Ekim 2023'ün yıl dönümüne yaklaşırken, Devlet Bahçeli'nin DEM Parti'ye uzattığı eli anlamayan medya aktörleri "Cumhur İttifakı'nda çatlak mı var?" diye gündemi meşgul etti. MHP liderinin "Öcalan gelsin, DEM Parti grubunda konuşsun..." cümlesi ise yeterince anlaşılamadı.
Erdoğan, dün parti grubunda Devlet Bahçeli ve Özgür Özel'e teşekkür ederek önümüzdeki sürece dair ipuçları verdi. Erdoğan konuşana kadar bölgede hızla yayılan ateş topuna karşı "Ankara ne yapacak?" diye düşünmek zahmetliydi elbette.
ABD destekli İsrail yönetimi, Hamas'ın 7 Ekim operasyonunu İran'la irtibatlandırarak Gazze'yi Filistinlilerden arındırırken Lübnan ve Suriye'yi de hedefe koydu. İran'ın uzun zamandır dört ülkede (Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak) doğrudan veya dolaylı olarak gücü bulunuyordu.
Suriye sahasında yaşanan kaosta İran destekli milislere karşı PYD/PKK kartını öne süren ABD, PYD/YPG/SDG yapısına verdiği destekle, İsrail'e karşı bir tampon hat oluşturarak İran'ın önünü kesmeyi amaçlıyor.
Ankara ise mevcut atmosferde Şam'la barışırken, "teröristan" adını verdiği tampon yapıya izin vermiyor. SDG adı verilen yapının İran milisleriyle çatışması halinde ise akacak kanın kitlesel göçe sebep olacağı öngörülüyor. ABD'nin kurduğu DEAŞ, Kobani'de PYD ile çatıştığında 200 bin kişi Türkiye'ye sığınmış ve Şanlıurfa'da misafir edilmişti. Kobani olaylarını fırsat bilen Kandil baronları ise sokakları ateşe vererek 6-8 Ekim olaylarını başlatmıştı.
Türk devleti, bölgede yaşanması muhtemel senaryoları hesap ederek Batı'da üretilen ütopik planlara karşı adımlar atıyor.
Yıllar önce Leyla Zana, Ağrı Valisi Musa Işın'a "Vali Bey, bizim PKK'ye gücümüz yetmez; PKK'nin içinde 20 civarında devletin parmağı var" derken örgütün uluslararası sistemdeki yerini vurguluyordu.
İmralı'nın hayatının son evresinde vereceği mesajın Kandil'de ve Avrupa'daki baronlarda etkili olmayacağını biliyoruz. Ancak bölgedeki riskleri ve ortaya çıkacak tabloyu öngördüğü belli ki siyasiler bu fırsatı değerlendiriyor. Sabri Ok, Remzi Kartal, Zübeyir Aydar gibi aktörlerin örgüt sayesinde Avrupa'da edindikleri gücü terk etmeleri de mümkün değil.