Çocukluk döneminde zihnimizin çoklu kimliklere bölünmesi durduk yere olmuyor. Çocuğun dehşet, korku, çaresizlik, utanç, istenmeme, yalnızlık gibi güçlü duygular yaşaması gerekiyor.
Anne babanın çatışma ve kavgalarının ortasında kalmak çocukta travmatik etki yaratabiliyor. Anne ve babanın amacı çocuğa zarar vermek olmasa bile, çocuğun ihtiyaç duyduğu güvenli duygusal ortamının sağlanmaması çocukta zihinsel bölünmeye sebep olabiliyor.
Anneye anne olan çocuk
Şu öyküye bakın: “Anne ve baba sürekli bir kavga halinde. Evde sık sık sesler yükseliyor. Anne ağlıyor, baba bağırıyor. Eşyalar kırılıyor. Anne çaresiz bir şekilde 6 yaşındaki kızının kucağına başını yaslayıp ağlıyor. Annesine annelik rolü düşen bu kızın zihni bölünüyor. İçinde başka bir kız daha var oluyor. Bir kez bölünen zihin yeni streslerle tekrar tekrar bölünüyor. 15 yaşında geldiğinde, içinde kendisiyle konuşan iç sesler belirgin hale geliyor. Dalıp gitmeleri ve unutkanlıkları oluyor. Zihin içindeki sürekli haberleşmeden dolayı baş ağrısından yakınıyor. Yüz ifadesi ve ruh hali sık sık değişiyor. Neşeli iken aniden ağlamaklıya ardından da sinirli bir hale geçebiliyor...”
Zor günlerde unutulan çocuk
Başka bir öykü anlatayım: “Anne baba kavgalı. Evde hep bir bağrış çağrış var. Anne her şeyden şikayet eden huzursuz biri. Babanın işleri ters gitmiş ve iflasın eşiğinde. Evde düzen bozulmuş. Evdeki üçüncü çocuk beş yaşlarında. Bu hengâme yıllarında adeta bir iki yıl unutulmuş durumda. Daha önceki çocuklarında olmayacak şekilde bu çocuğa ilgi az, azarlanıyor hatta zaman zaman da biraz hırpalanıyor. Çocuk yalnızlıkla baş etmek için zihninde hayali arkadaş yaratıyor. Azarlanma ve köteklerin acısını taşıyacak başka çocuklar var ediyor. Zihin bölündükçe bölünüyor. Bölünmüş zihin eğitim hayatını olumsuz etkiliyor. Ergenliğinde asi bir kıza dönüşüyor. Çok sayıda kimliği var. Zihni otoban gibi. İç konuşmalar bitmiyor...”
Evdeki acı ve öfkeyi soluyan çocuk
Diğer öykü şöyle: “Anne baba kişilikleri itibariyle oldukça farklılar. Biri içe dönük diğeri dışa dönük. Biri sakin diğeri oldukça yoğun duygular yaşayan biri. Evlilikleri kötü gidiyor. Evliliklerine ailelerinden müdahale de var. Bu işleri daha karmaşık hale getiriyor. Anne ağlamaklı ve isyan halinde. Evde yoğun bir acı ve öfke var. Bu atmosferi soluyan çocuk nasibini alıyor. Sonuçta anne baba boşanıyor. Çocuk bu boşanma sürecinin ortasında kalıyor. Bölünüyor. Zihinde konuştuğu başka kimlikler var oluyor...”
Depresif anneden dayak yiyen çocuk
Anne zor döneminde. Çalışmak zorunda. Erkenden işe gitmek zorunda. Kendisini depresif ve sinirli hissediyor. Daha önce bu kadar sinirli değilken şimdi en ufak bir şeye parlar hale geliyor. Sinirlendiğinde de çocuğu döver hale gelmiş. Her dövdüğünde de oturup ağlıyor. Ama sinir, bağırıp çağırma ve dayak kısır döngü haline gelmiş. Çocuk zihinsel olarak bölünmüş. Öfkeli kimlikleri var. Öfkeli kimlik anneye karşı nefret dolu. Anne bin pişman. Kızına ulaşmaya çalışıyor...”
Çocuklar ihmal edilmeye gelmiyor
Bu üç öykü ve benzerlerinde üçüncü sayfa haberi olacak canavar anne ve baba yok. Bugün tanıdığınızda size makul gelen insanlar. Bugün çocukları için çaba gösterip, tedavisi için para ve zaman harcıyorlar. Geçmiş için de çok üzgünler. Keşke geriye dönebilsek diyorlar. Bu sözleri de sahici ve samimi.
Çocuklar normal
gelişimleri için iyi muamele gördükleri güvenli, huzurlu ve sevildiklerini hissettikleri aile atmosferine ihtiyaç duyuyorlar. Çocuklar ihmale gelmiyor.