"Kardeşim, senden ricamdır, bana bir şey olana kadar sende saklı kalsın. Kardeşim, bu savaş haç ile hilalin, imanla inkarın, hak ile batılın, küfür ve tevhidin savaşıdır. O yüzden anneme, babama, kardeşime, Nur'a söyleyin üzülmesinler kesinlikle, hayatlarının geri kalanını rahat geçirsinler. Anneme o istediği evi alsınlar. Dua etsin arada bir. Üzülmekle hayatını bitirmesin. Babam da Beyza da haklarını helal etsin, üzülmesinler. Nur'a söyleyin ben ona doyamadım. Ama eğer gidersem hakkını helal etsin. Üzülmesin, öbür tarafta birbirimize kavuşacağız inşallah. Beraber planladığımız gezilecek yerleri gezsin, benim yasımı tutmakla ömür geçirmesin. Aileme iyi baksın. Beni Safranbolu'ya gömsünler kardeşim. Babamlara söyleyin devletin bağladığı aylığın yüzde 10'unu yine Zehra teyzenin oraya versinler. Hakkınızı helal edin."
22 yaşındaki Ömer Bilal Akpınar'ın son mektubu bu... Afrin Harekatında şehit düştü, Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş. Bu mektubu teslim ettiği arkadaşı da hudutta aynı harekatta yaralanmış, onlar dünyanın en güzel yol arkadaşları. Dünyada bundan güzel bir kelime daha var mıdır diye çok düşünmüşümdür; "arka/daş" arkanı, sırtını yaslarsın ona, anneleriniz bir olmasa da kardeşsinizdir, anneleriniz de birdir aslında. Çünkü biz, oğullarımızın arkadaşlarını da onlar gibi sever ve hatırını yüksek tutarız. Sevince, yürekten sevince böyle oluyor, isimlerin üzerindeki çeperler çatlıyor, sevdikçe soyutlaşıyor isimler... Bir "Mehmet"in içine bütün Mehmetçikler koşuyor sanki bir gül bahçesine dönüyor bu isim... Sonra Ömer diyorsun yüksekçe bir yere çıkıp Karabük'te... Bütün caddeler sanki Mizan Günü gibi dolup taşıyor, Hz. Ömer'den bu yana bütün Ömer'ler çıkıp geliyor. Bütün caddeler Ömer kesiliyor. Şehit cenazeleri böyle işte... Sanki basülbadelmevt. Sanki tüm şehitler de dirilmiş koşmuş gelmiş Bilal'in yanına... Şehit Ömer Bilal'in ezanını sanki Bilal-i Habeşi okuyor... Dünyanın bütün fidanları koşuyor Kıble'ye oluk oluk...
Şehit Ömer Bilal'in gözlerine baktınız mı hiç? İki zeytin gibi Kudüs-ü Şerif'ten, o mübarek ağaçların dalından az evvel kopmuş gibi. Arslan gibi parlıyor gözleri, bir ara gözlerim karışıyor ona bakarken, arslan kuzuya dönüyor, yavrum diye bir şey kopuyor tam yutkunduğum yerden, böyle alsam onu, sarılsam, kucaklasam, kalbimden oğulum kopuyor... Sonra aniden bir şimşek çakıyor Ömer Bilal'in boyu uzuyor da uzuyor. Ta göklere kadar. Başı Zühre Yıldızına değecek gibi sanki...
Ellerine sağlık şehidim. Ne de güzel mektubun, ellerine sağlık annecim. Lakin soracağım bir şey var, bu nasıl bir metanet. Bu nasıl bir rıza. Bu nasıl bir teslimiyet...
Sanki ev ödevini yapar gibi... Sanki tahtaya kalkmış ders programını yazar gibi. Şu şöyle olsun, bu böyle olsun derken, nereye gideceğini gayet iyi biliyor; Bugün cephe, Yarın cennet inşaAllah! Ahirette buluşacağız diyor göz Nur'una. O kadar emin.
Bir de kendimize bakıyorum. Fısır fısır dertlenmeler, şikayetlenmeler, mutsuzluklar, huzursuzluklar. Bir de şu şehidin huzuruna bakın siz! Huzurda olduğunun bilincinde. Kimin huzurunda. Resulullah'ın -Aleyhisselatu Vesselam- huzurunda. Öylece hazırolda. Öylece Hızır gibi yetişmiş. Bunlar üçüzdür; "hazır, huzur, hızır"... Öylece Bedir Günü'ndeki gibi. Öylece Kilitbahir, öylece Gelibolu günlerindeki gibi, öylece de Afrin. Günlerden Afrin şehidlerimize...
Çin Devleti, ben de gireceğim savaşa demiş. Girer ya, girmez mi. Mehmetlerin olduğu yerde yedi düvelin ejderhalarının birleşmesi adettendir. Zulmün adeti böyle. Kan emici vahşi hayvanlar gibi çökerler Orta Doğu'nun üzerine, çökerler masumların, mazlumun, mustazafın üstüne... Çökerler de ne olur. Bıçak kemiğe dayandığında, Allah'a güvenenler peydah olur.
Allah'a güvendiği için bu kadar rahattır gönlü bu Mehmetlerin. Allah'a teslim oldukları için bu kadar metanet içindedirler. Sabahları üzerimize incecik elleriyle doğsun güneşler diye hudutları beklerler. Erik ağaçları bahara çıksın diye, leylekler geri döndüklerinde yuva yapacakları Camileri yerinde bulsun diye... Sözü kesilmiş gelinlerin düğünü bozulmasın diye. Talebeler okuma yazmaya çıkıp kurdeleler taksın göğüslerine diye, öğretmenler için, işçiler için, akşam olunca perdeyi çekip ışıklarımızı yakalım diye, ezanlar susmasın, kandillerde "Allah Büyüktür" mahyaları parlasın diye...
Kendilerini feda ederler Mehmetler...
Ne desek azdır sana Ömer Bilal şehidimiz, ne desek azdır sana ve arkadaşlarına... Hz. Peygamberin (sav) hırkası altına girdin ne mutlu sana ve arkadaşlarına...