ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, cuma akşam üzeri Kiev-Ukrayna’dan İstanbul’a geldi. İstanbul’a indiğinde ise aklı çok başka bir yerde, Washington’daydı. Biden İstanbul’da alanda karşılanıp aracına bindikten sonra kendi imzasıyla ABD iç siyasetine dair bir tweet attı: Başkan Obama’nın bir gece önce açıkladığı -Yasadışı göçmenlere kısmi af- kararına destek beyan etti ve de Kongre’nin bu soruna uzun dönemli çare bulmasını istedi.
ABD Başkan Yardımcısı’nın, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşmeye yol alırken İstanbul caddelerinde ABD iç siyasetine dair tweet atması, hem zihni öncelik, hem de yolda boş zamandan yararlanma çabası olarak düşünülebilir. Bir başka yorumla da Biden -Multi tasking- denen aynı anda birden çok iş ve icraat yapma sanatının örneklerini gösteriyor olabilir.
Anayasal konum olarak Senato’nun da başkanı olan ABD Başkan Yardımcısı, aslında bu tweet ile Kongre’nin Yasaması ve Obama’nın Yürütmesi arasında uzunca zamandır süren çatışmayı yansıtmaktaydı. Çatışma öyle boyutta ki, Obama ‘yetki gaspıyla’ suçlanıyor... Hatta ‘İmparator’ ve ‘Kral’ olmakla suçlanıyor... Hür dünyanın lider demokrasisinin başkanı neredeyse ‘diktatör’ ilan edilecek... Bugünleri de gördük!
2010 yılındaki ara seçimde muhalefetteki Cumuriyetçi Parti’nin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirmesinden beri ABD siyaseti bölünmüş ve kilitlenmiş durumda... O zamandan beri Demokrat Obama’nın Beyaz Sarayı’nın ve Demokrat çoğunluktaki Senato’nun ‘Ak’ dediğine Cumhuriyetçi Meclis ‘Kara’ diyordu. Meclisin iki kanadının uyumlu çalışmasına ve uzlaşmasına dayanan ABD sistemi de felç olmuştu. İşte bu koşullarda ABD yıllarca bütçe yapamadı, borçlanma tavanını usulen de olsa yükseltemedi, son ana dek temerrüt-iflas noktasına geldi... Bu nedenle ABD’nin Irak’tan çekilmesi acele ve telaşla yapıldı. Bu nedenle Obama Suriye’yi başta bombalama tehdidi yaptı, sonra -Kongreye sormam lazım- diye çark etti. ABD o zamandan beri kalem kilit... Kongre’den karar çıkmıyor. ABD Kongresi’nin halk gözündeki desteği tarihin en düşük düzeylerinde, yüzde 10 civarında... Obama da yüzde 50’nin hayli altında...Bu kilitlenme son birkaç ayda Kongre’nin ABD Büyükelçilerini atamaması noktasına ulaşıp dünyayı ilgilendirir hale geldi. ABD örneğin Ankara’ya zorlukla büyükelçi atayabildi.
Kongre tıkalı kalınca, Başkan Obama kendi yetkisini geniş yorumlayarak tek imzalı kararname ile icraat yapmaya yöneldi. Başkan Kongre’ye gitmemek için yasadaki boşlukları kullanıyor, yetki kullanıyor, kararname çıkarıyor. İşte Cumhuriyetçi Parti, Kongre onayına girmeden yapılan Beyaz Saray icraatlarını ‘yetki gaspı’ olarak niteliyor.
Bu durum ay başındaki ara seçimde Cumhuriyetçiler’in Senato’yu da ele geçirmesiyle daha vahim boyuta ulaştı. Kongre yani yasama, tümüyle Cumhuriyetçiler’in elinde. Demokrat Obama Beyaz Saray’da yürütme olarak tek başına... Ve birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Kongre’de Cumhuriyetçiler kendi bildikleri gibi yasa çıkarırlar, ama Obama veto eder... Obama yasa önerse, Kongre geçirmez... Bu durum yeni Kongre tam tekmil ocak ayında işe başlayınca daha da ortaya yayılacak.
Bu arada Obama’nın kendi bildiği gibi kararname çıkarıp icraat yapmasına karşı Cumhuriyetçiler hukuk davası açmaya bile çalıştı... Meclis Başkanı ve Cumhuriyetçi lider Boehner, Obama’nın yetki aştığı ve yetki gasp ettiği gerekçesiyle bireysel hukuk davası açmaya çalıştı, ama hukuki emsal bulamadı... Ve geçen hafta Obama, tek imza ile göçmenlere af ve diğer kararları geçirince Cumhuriyetçiler ‘Obama imparator oldu, kral oldu, istediğini yapıyor’ demeye başladılar.
Şu noktada Obama’ya ‘Sezar’ diyen de var... Sezar bir diktatördü...
İşte Joe Biden, bu his ve düşüncelerle İstanbul’a indi ve bu ortama, Washington’a geri döndü. Dünya işleri bir yana, Obama ile birlikte önce ABD’yi idare etmeleri gerekiyor ve bu siyasette yolları açık değil.
Biden, İstanbul’daki konferansta ‘yetkilerin tek elde toplanması’ konusunu açtığında bu sorunlar için Türkiye’yi adres göstermedi. Kendisi bu sorunları bire bir Başkent Washington’da yaşıyor.