Taksim protestocularının Hükümeti devirebilmek için ne kadar istekli olduklarını hepimiz biliyoruz. Sadece onlar değil, onların enerjisinden yararlanmak isteyen pek çok gizli ve açık grup da 10 yılı aşkın süredir tek başına iktidarda olan partiyi alaşağı etmenin planlarını arıyor. Peki, AK Parti Hükümeti nasıl devrilir?
Öncelikle Hükümeti seçimlerle devirmenin mümkün olmadığı anlaşıldı. Bu parti 11 yıldır tüm seçimlerden ve referandumlardan ezici bir üstünlükle çıktı. Şu anki anketler de benzeri sonuçları veriyor. Diğer partilerin durumu dikkate alındığında AK Parti’yi sadece kendisinin yıkabileceği anlaşılıyor. Yani, ancak partinin yapacağı hatalar kendi sonunu getirebilir... Ne yazık ki bu hatalar arasında sadece uzun yılların verdiği iktidar yorgunluğu bulunmuyor. Bu konuda bazıları da AK Parti’ye ‘yardımcı’ oluyor, partiyi hata yapmaya zorluyor veya yönlendiriyor...
Fitne
AK Parti’yi zayıflatma sürecinde tepede ve tabanda fitne çıkarmak en önemli araçlar. Tavanda, yani yönetimde özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri, başkanlık tartışmaları ve üç dönem şartı ciddi gerginliklere yol açma potansiyelini taşıyor. Tepede kavga beklentisinde olanlar Erdoğan ile Gül arasında rekabet oluşturabilecek her türlü malzemeyi oluşturuyorlar. Burada birtakım medya kuruluşları özel bir misyonla hareket ediyor.
Tepede oluşabilecek bir diğer sorun ise Başbakan Erdoğan’ın partinin geri kalanından izole edilmesi. Genel kuraldır, liderin çevresindeki has daire daraltılıp, lidere hatalarını ve eksiklerini korkmadan söyleyebilenler azaldığı zaman kişi daha çok hata yapar. Liderin çevresindeki yakın daire katılaşıp bir duvar haline geldiğinde ise lider ile partisi arasındaki iletişim kanalları zayıflar ve iki taraf arasında güvensizlik üretir. Erdoğan için de böyle bir stratejinin izlendiği söylenebilir. Medyada ve gösterilerde partiden çok liderin hedef seçilmesinin bir maksadı da budur, lider ile partisi arasındaki güven duygusunu kırmaktır...
***
Parti tabanındaki çözülmede ise ‘şeytanın sağdan yaklaşması’ metodunun uygulandığını görüyoruz. Bazı kişi ve gruplar partinin geleceği için gerçek tehlikeleri değil de, parti tabanını oluşturan kitleleri tehdit olarak gösteriyor. Parti-Cemaat tartışmaları bunun en açık göstergesidir ve buradaki planlar sadece Gülen Cemaati ile sınırlı da değildir. AK Parti, sûret-i haktan görünen kimilerince kendi tabanı ile kavgalı hale getirilmeye çalışılmaktadır ve bazı üyeler iyi niyetli olsalar da bu planlara bilmeden katkı sunmaktadırlar.
Aynı bağlamda Ergenekon’un bittiği, derin devletin artık yok olduğu, TSK’da, MİT’te ve Emniyet’te artık hiçbir sorunun kalmadığı kulaklara fısıldanıyor. Böylece Hükümet’i koruyan aktörler devre dışı bırakılmak isteniyor...
Çabalar sürecek
Son olarak parti içi operasyonlar kadar önemli bir diğer konu da ekonomiyi zayıflatabilmektir. Ekonomideki büyüme sürdüğü sürece hükümeti sokaktan devirebilmek zordur. Bu nedenle her vesileyle ve dış aktörler ile paslaşılarak ekonomi nasıl sallanırın hesabı yapılıyor. Taksim gösterileri bu amaca uygun bir gelişmedir: Borsa düştü, dış yatırımcı korkutuldu, vatandaş parasını Türk Lirasından başka mecralara taşıması için rahatsız edildi vs. Bu çabalar sürecektir, çünkü hükümeti düşürmenin en iyi yolu gemide birkaç delik açmak olarak görülmektedir. Başka bir deyişle, parti içi operasyonlar ile halkı sokağa indirme gayretleri artarak devam edecektir.
Bu çerçevede, herkes inatlaşmadan, hatada ısrar etmeden, sağduyu ile oyunları bozmalıdır. Aksi takdirde tüm ülke zarar görecektir.