Beşiktaş’ın bugün Trabzonspor’u mutlaka yenmesi gerekiyor. Matematik hesabıyla “Beraberlik de yetebilir; içeride kazanır, şu olur, bu olur” falan demenin anlamı yok.
Çünkü hesap kitap işlerinin çok ötesinde artık Beşiktaş’ın durumu. Takımdaki zihinsel bıkkınlık, tükeniş ve çöküşü tersine çevirmek için son fırsat belki de bu. Beşiktaş ilk andan itibaren “sadece ama sadece kazanmayı düşünen” bir kimlik sergilemeli sahada. Bunun yolu da -bu sezon yüzüncü kez yazacağım gibi- “ofansif bir strateji” benimsemekten geçiyor.
Nasıl olacak o iş? Carvalhal döneminde ikide bir vurguladığım hususları bir kez daha sabırla ve inatla anlatmaya çalışayım: Beşiktaş sahip olduğu kadro yapısıyla 4-1-2-3’ü bu kadar geniş alanda, tedbirli bir yayılışla oynayamaz. Düpedüz çılgınlık bu! Çılgınlıktan öte, kimi oyunculara haksızlık! Beşiktaş’ın ofansif ayakları bu düzende 3-5 maçta bir iyi bir oyun çıkarır, asist yapar, gol atar. Geri kalan maçlarda da “günah keçisi” olarak dolanıp durur ortalıkta.
Beşiktaş’ta “pas köprüsü” görevini Fernandes üstleniyor. Rakip Fernandes’e önlem alınca da hücum üretkenliği hepten ortadan kalkıyor. Bu sorunu çözmenin yolu belli: Fernandes’e eşlik eden orta saha oyuncularının biraz olsun dikine ve tek toplarla oynama cesareti göstermeleri. Ernst, Veli ya da Necip bunu denemek yerine, neden bıktırıcı bir biçimde yana ya da geriye oynuyor? Dikine oynayıp top kaybı yaparlarsa yükselecek homurtulardan korktukları için mi? Yoksa böyle bir top kaybında ne kendi hatlarına ne savunmaya güvenebildikleri için mi? Yoksa santrfor ceza yayına, açıklar korner direklerinin yakınına mahkum edildiği için mi bu yayınık dizilişte? El cevap: Hepsi birden.
4-3-3’ün modern ve ofansif versiyonlarında basit temel ilkeler var: Hatlarınız birbirine yakın olacak. Rakibi karşılarken açık-orta iç-bek üçgeni oluşturup alan daraltacaksın; “defans önü sigorta” göbeği kontrol edecek, santrfor yardıma gelecek. Hücuma çıkarken orta üçlün birbirine yakın olacak ki top kaybında kademeli müdahalede bulunabilesin. İleri üçlüyle aranda fazla mesafe olmayacak ki hücumda çoğalabilesin. Defansın öne çıkacak ki hatların birbirinden kopmasın.
Almeida ve Pektemek stili çok farklı oyuncular, ama mevcut dağınık dizilişte yaşadıkları yalnızlık ortak. Almeida çizgiye deplase olsa, Pektemek orta sahaya gelip top kovalasa ne olacak? Ancak yukarıdaki ilkeleri uygularsan anlam taşır böyle şeyler. Bu akşam riske girmekten çekinmeyen ve kadro yapısının özelliklerini sahaya yansıtan bir Beşiktaş görmeyi umuyorum. Ben öyle umuyorum ya, bitiş düdüğüyle birlikte hakem hatalarını falan tartışmaya başlarız nasıl olsa. Hakem standardından yoksun, bin tane hinlik barındıran play-off’un saçmalığını bir kez daha “uygulamalı olarak” gözleme fırsatı buluruz olasılıkla. Yine de inadımı sürdüreyim, son bir kez seslenmiş olayım ben: Hücum Beşiktaş, hücum! Cesaret Havutçu, cesaret!