HSYK seçimleri nedir?
Aslında Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 22 üyesinden 10’unu belirleyecek seçimdir.
-Neden 10 üye?
HSYK’nın üye yapılanması şöyle:
- 2 kişi ‘doğal üye’. Başkan (Adalet Bakanı) ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı.
- 4 Üye Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. (Avukatlardan 2, üniversitelerden 2 üye.)
- 1 Üye Adalet Akademisi’nden geliyor. Yani 7 üyeyi siyasi irade belirliyor. Avrupa ülkelerinde üyelerin çoğu veya tamamını parlamentolar, hükümetler veya Kral atıyor.
- 3 Üye Yargıtay;
- 2 Üye de Danıştay üyeleri arasından seçimle belirleniyor.
- 7 Üye adli yargıdaki kürsü hakimleri ve savcılar tarafından kendi aralarından;
- 3 Üye de idari yargıdaki kürsü hakimleri ve savcılar tarafından kendi aralarından seçiliyor.
Asıl heyecanın yaşandığı seçim de bu son iki seçim. Bu seçim 2010 referandumuyla Anayasa’ya girdi.
-Yargıtay’ın kendi içindeki seçimi erkene aldığı iddiası doğru mu?
Doğru. Yargıtay Başkanı Ali Alkan, 25 Ağustos’ta Erdoğan’ı ziyaretinde, Yargıtay’da 3 HSYK üyeliği için yapılacak seçimin, “12 Ekim’de kürsü hakimleri ve savcıların yapacağı seçimi etkilememesi amacıyla” 13 Ekim’de yapılacağını söylemişti. Ancak seçim 22 Eylül’de yapıldı. Bu da “hakim savcıların seçimini etkileme amaçlı” diye yorumlandı.
-Hangi gruplar yarışıyor?
Yargıda Birlik Platformu ve Yarsav gibi bilinen kamuya açık oluşumların yedekle birlikte 11’er kişilik listeleri; Demokrat Yargı Derneği’nin ise 1 adayı var. Kamuya açık olmayan ancak yargı camiasında ‘paralel yapı listesi’ olarak bilinen 11 kişilik bir liste daha seçime giriyor. Bunların dışında 4-5 aday daha var.
-Bu adaylar bağımsız mı?
Özellikle tanınmış bazı isimlerin ‘paralel yapı’ teşviğiyle aday olduğu iddia ediliyor. Bu iddiayı, adayların, medyaya da yansıyan seçim gezileri, konuşmaları, kendilerine destek veren gruplar da güçlendiriyor.
-Bu iddiaların kanıtı ne?
Bu gruplardaki isimlerin yargı camiasındaki tanınırlıkları en önemli gösterge. Ayrıca, 2010 sonrası oluşan HSYK’nın daire oluşumları, mahkemelere yapılan hakim savcı atamaları ve görevlendirilmeleri; yüksek yargıdaki seçimlerde blok oy kullanılması. (Buna Yargıtay’daki iç seçimlerde blok olarak 150 boş oy kullanılarak, adaylara ‘bizimle hareket ederseniz bu oy size gelebilir’ mesajı verilmesi örnek gösterilir.)
-‘Paralel yapıdan olanlar/birlikte hareket edenler’ ve ‘paralel yapıya karşı olanlar’ şeklinde bir bloklaşma mı var?
Doğru. Bütün adaylar ve onları destekleyen oluşumlar ‘yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı’ hedeflerini vurguluyor. Farklılığı iki ana konu belirliyor: HSYK’nın yapısı, 17-25 Aralık operasyonlarının darbe olup olmadığı ve hükümetle ilişkiler.
Yargıda paralel yapılanmaya karşı olan grup Yargıda Birlik Platformu. HSYK’nın 2010’da oluşan yapısının 3 yıllık icraatıyla ‘bir grubun egemenliğini’ ortaya koyduğunu savunuyor; bu iddialarını hakim-savcı alımları, atamaları ve görevlendirmelerine işaret ederek destekliyorlar. Kendilerinin ise kimsenin kendini dışlanmış saymayacağı bir aday listesi çıkardıklarını savunuyorlar. Hükümetle ilişkiler konusunda da, özlük hakları ve idari bakımdan bu ilişkinin gerekli ve önemli olduğunu, ancak yargısal faaliyetlerde ne hükümetin, ne de bir grubun etkinliğinin kabul edilemez olduğunu vurguluyorlar. Her iki iddialarını da, adaylarının yargı camiasında bu yönleriyle tanınan isimler olmasına dayandırıyorlar.
Diğer grupların ve adayların çoğunluğu da HSYK’nın bir grubun hakimiyetine girdiği, çok sayıda hakim-savcının sudan gerekçelerle dışlandığı ve grup kadrolaşması yapıldığı konusunda hemfikir. Ancak öte yandan hükümetin HSYK’yı istediği şekilde yapılandırmaya çalıştığını da savunuyorlar.
-Hükümetle bağlantı hangi gerekçelerle kuruluyor?
Burada belirleyici unsur 17-25 Aralık operasyonlarına yönelik değerlendirme. YBP, bu operasyonları “HSYK tasarımı ve güvencesi ile yapılan bir operasyon” olarak görüyor; yolsuzluk iddialarının operasyona bahane yapıldığını; iddiaların araştırılabilmesi için de HSYK yapısının değişmesi gerektiğini savunuyor. Diğer grupları da sırf ‘hükümet karşıtlığı’nda ittifak etmekle suçluyor.
Diğer gruplar ise ‘operasyon’a karşı hükümetin aldığı idari tedbirleri ve yargıda açılan soruşturmaların ‘yargıya müdahale’ olduğunu savunuyor. Ayrıca, YBP’nin hakim-savcıların özlük hakları konusunda hükümet nezdindeki sonuç alan (maaş zammı, sicil affı vb.) girişimleri de ‘hükümetle işbirliği’ olarak değerlendiriliyor.
-Seçimi YBP listesi kazanırsa ‘paralel’ iddiasıyla binlerce hakim savcının meslekten atılacağı iddiası doğru mu?
Bu mümkün değil. Ancak hukuk dışı dinleme, soruşturma ve operasyon yapmakla suçlananlar hakkındaki soruşturmaların sonuçları olacak.
-Bazı adaylar ve destekçileri grupların hakim-savcılardan tehditle oy istediği doğru mu?
Bu yönde ciddi iddialar ve bu anlamda yorumlanabilecek konuşmalar var. Ancak yargısal faaliyetleri bakımından bağımsız olan hakim-savcıların tehditlerden etkilenmesi düşünülemez.
-Hükümet tehdit ediyor mu?
Hakim-savcıların hükümetle tek bağlantısı özlük haklarıdır. Hükümetler de bütün yargı camiasına yönelik olumsuz bir tasarrufta bulunamazlar. Ancak görevlendirme/görevden alma, inceleme/soruşturma açma, cezalandırma ve meslekten atma yetkisi HSYK’dadır.
-Bu seçim bir iktidar seçimi mi?
Hayır. Bu seçim hakim-savcıların seçimidir. HSYK’nın adil, tarafsız ve bağımsız olması öncelikle hakim-savcıların meselesidir.
-Neden ‘hükümet yargısı’ eleştirisi yapılıyor?
YBP, bu eleştirinin yargıda
paralel yapı hakimiyetini perdeleme amacıyla yapıldığını savunuyor.